Deprem Dersleri 2

22.02.2023
851
A+
A-

Ülkemiz 1939 yılında Erzincan depremiyle sarsılmıştı. O deprem 7,9 ila 8,00 büyüklüğünde idi ve 50 saniye kadar sürmüştü. Erzincan depremi 370 kilometre boyunca yüzey kırığı oluşturarak fay boyunca 7.5 metreyi bulan ötelenmelere yol açmıştı. O yıllarda nüfusumuz 17 Milyondu ve Erzincan depreminde 32 Bin 968 kişi hayatını kaybetmişti. Bu kayıp nüfusumuzun yaklaşık binde ikisine denk geliyordu.

Ülkemiz 1939 yılında Erzincan depremiyle sarsılmıştı. O deprem 7,9 ila 8,00 büyüklüğünde idi ve 50 saniye kadar sürmüştü. Erzincan depremi 370 kilometre boyunca yüzey kırığı oluşturarak fay boyunca 7.5 metreyi bulan ötelenmelere yol açmıştı. O yıllarda nüfusumuz 17 Milyondu ve Erzincan depreminde 32 Bin 968 kişi hayatını kaybetmişti. Bu kayıp nüfusumuzun yaklaşık binde ikisine denk geliyordu.

Kahramanmaraş ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler yaklaşık 110 Bin kilometrekarelik bir alanı ve 15 Milyon civarında insanı etkiledi. Gerek ilk veriler, gerekse artçı depremlerin dağılımıyla Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde 350 kilometre, Çardak Fay hattı üzerinde ise 150 kilometrelik bir alanın etkilendiği tespit edilmiş durumda. Bu depremlerde Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde deprem esnasında gelişen yüzey kırığının bir yolu 3 metre kadar sol yöne doğru ötelediği söyleniyor.

İlki yerin 8,6 km altında ikincisi de yerin 7 km altında meydana gelen bu depremlerin doğada ne gibi değişiklikler yaptığı henüz net olarak bilinmiyor. Ancak, bu depremlerin devletlerin gücünü ve kapasitesini aşan bir afet olduğu konusunda herkes fikir birliği içinde.

Ülkemizin topraklarının yüzde 72’si deprem bölgelerinde yer alıyor. Görüldü ki, deprem mevzuatımız çok kötü değil. Asıl mesele en büyük ölçekli olanından en küçük ölçeklisine kadar imar planlarını yapanlardan, inşaatların yapımının her aşamasında görevli olanlara kadar, projeleri yapanlar, uygulayanlar, kontrol edenler, onaylayanlar, yapı ve iskân ruhsatı verenler herkesin sorumlu davranması gerekiyor.

Bunun için de herkesin ahlak kurallarına uyması ve toplumsal bilincin üst seviyede oluşması gerekiyor. Görünen o ki mimarlar, mühendisler, müteahhitler, kalıpçılar, demirciler, ilgili belediye personeli ve diğerleri kadar olmasa da, bazı binaları kullananların da depremlerde uğranılan zararlarda sorumlulukları var. Zira kolonların ve kirişlerin kesilmesinden, delinip parçalanmasından kaynaklanan yıkılmalar da görülüyor ve bu zararları müteahhitler, demirciler, kalıpçılar değil kullanıcılar veriyor.

Büyük zararlar genellikle önemsememekten ve açgözlülükten doğuyor. Hırsımızın vicdanımızın sesini dinlememize engel olmasından kaynaklanıyor. Oysa doğanın da kuralları var. Bazen doğa bizim müdahalemize boyun eğmiş görünse de gerçeğin öyle olmadığını zaman bize gösteriyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Belki Tesadüf Değildir.
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.