Kaman’da yaşam

Yaşar Şahin
Yaşar ŞAHİN: Emekli öğretmen, Şair ve Araştırmacı. Bu zamana kadar çok sayıda gazete ve dergide makaleleri yayınlandı. Kaman tarihi, kültürü ve yaşantısı üzerine çok fazla kaynak ve bilgiye sahip.
19.05.2021
1.562
A+
A-

Adına kültür dediğimiz yaşama biçimi, çağlar içinde farklı coğrafyalarda çeşitli topluluk ve çeşitli dinlerden etkilenmiş değişerek günümüze kadar ulaşmıştır.

İnsanlar ve toplumlar ne kadar değişirse değişsin yinede köklerinden tümüyle kopamıyor, her insan ve toplum geçmişinden gelen acı-tatlı yaşantıların izlerini taşır. Bunlar sonradan edindiklerimizle birlikte bizi biz yapar.

O bakımdan insan doğduğu yerin toprağına, suyuna, havasına benzer.

Anadolu bir geçit yolu üzerinde olduğundan tarih boyunca pek çok işgallere uğramış. Pers, Sümerler, Romalılar, Araplar, Haçlılar, Türkler, Moğollar gibi. Yeryüzünde görülen yüz otuz uygarlığın atmışı Anadolu’da yeşermiştir. Anadolu halkı karışıp kaynaşmış. Değişik ırk ve dinin oluşturduğu Anadolu halkı çıkmıştır.

Kırşehir işlek yollar üzerinde olması sebebiyle çeşitli uygarlıklar ve kültür etkisinde kalmıştır. Kırşehir yöresinde ilk yerleşim İlk Tunç Çağı’na kadar uzanır. Hitit, Frink, Pers, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları.

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kırşehir ir kültür şehri, Ahilik ve Bektaşiliğin merkezi olmuştur. Ahilik ve Bektaşilik akımlarının Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Cumhuriyetin ilanı ile Ankara’nın başkent ve Kırıkkale’nin bir sanayi şehri olması ile Kırşehir ve Kaman yöremiz dışa göç vermiştir.

1944’de Kaman’ın ilçe olması ile de yöre kültürü doğaya bağımlı olarak gelişmekten azda olsa kurtulmuştur. 1954-1960 yılları arasında Hirfanlı Barajı’nın yapımı ile önemli göç almış. 1960’lı yıllardan sonra yurtdışına işçi gitmesi, merkezi yerlere yerleşme, ortaöğretim ve yüksekokulların açılması, iletişim araçlarının gelişmesi, eğitim, ekonomi gibi nedenler kültürümüzde değişmeler gösterse de bizi biz yapmakta.

1991 yılından beri kutladığımız Kaman Belediyesi’nin etkiliği Ceviz Kültür Sanat Festivali, Belediye yayınları kitap, gazete, tiyatro, panel, konferans düzenlemesi, her yıl Hollanda kardeş Zaanstad Belediyesi’nin sergileri, müzik gösterileri, Davul-Zurna ekibimizin Hallonda’da gösteri sunması gibi etkinlikler takdirle karşılanmaktadır.

Ünlü Ozanımız Dadaloğlu’nun bilinmeyen yaşamı, şiirleri ve mezarını gün ışığına çıkaran araştırmama kültürümüz adına gereken destek ve hizmeti veren; Dadaloğlu’nun mezarının bulunduğu taş yığınını, Ziyarettepe’yi yüzme havuzundan saunaya, şelalesinden parkına dek bir kültür ve dinlenme merkezi yapan Sayın Belediye Başkanımız H. Yusuf Canpolat’ın hizmetleri kültürümüz adına övgüyle anılacaktır.

Yirmi beş yıllık öğretmenlik elli yedi yıllık yaşamım içinde Kaman yöremizden edindiğim tesbit ve derlemelerden, zengin halk edebiyatı türlerimizden mani, adak, yatır, ocak ziyaretleri ad koyma, dilek. Çocuk hastalıklarından yanlış batıl inançlar, çubuk kesme, Damakcak kesme değin; batıl inançlar, yörede kullandığımız sözcükler, deyimler, atasözleri. Adkesme, nişan, düğün, ölüm gibi gelenek ve göreneklerimiz. Hayır duaları, beddular. (İlenç, sokranma. Yalnız sövgü edebiyatı hariç. Onu da toplum olarak fazla kullanıyoruz.)

Sözü fazla uzatmadan hepsini Ak Haber Gazetemizdeki “Şiirimizde Kaman ve Kamanlı” köşemde bulacaksınız.

“Kaman Güzellemesi” şiirimden üç dörtlük.

İsahocalı, Başköy, Çağırkan, Yelek

Pazara gelmiş pekmezin apak

Durma al kaşığı tadına bak

Tad sende, haz sende Kaman’ım

Bize dışarıda Kamanlı derler

Peynir ile Ceviz’i dürüp yiyo derler

Şaka ile karışık bir de norüyon derler

Özün sözün doğru Kaman’ım

Kaman’da doğdum YAŞAR’ım

Güzelliğini her yerde söyler yazarım

Yiğitlik sende, mertlik sende

Sen her zaman böyle ol Kaman’ım.

Kaman Manileri

Mani:  Yazarı belli olmayan, halkın sevgisini, aşkını, nefretini içtenlikle söylediği küçük şiirlerdir.

Mani Anadolu’da, İstanbul’da, Rumeli’nde, Gagavuzlarda, Kırım Tatarlarında, Azerbaycan’da kullanılır.

Mani’nin Fars edebiyatı’nda aynı biçimde yazılan Rubai türünün Türk Halk Edebiyatı’na etkisi ile oluşmuş olabileceği sanılıyor.

Mani, bir ortak Halk Edebiyatı (Folklor) ürünüdür. Mani sözcüğünün Arapça Ma’na sözcüğünden Mani olduğu ileri sürülmektedir. Buna başka bölgelerde başka adlar verilmektedir.

Kırım Tatar’larında Mane, Azerbaycan’da Mahni, Denizli’de Ma’na, Doğu Anadolu’da Bayat’ı sözcüğü kullanılır.

Urfa’da kadınların söylediği mani’lere Me’âni, Erkeklerin söylediğine Hoyrat denmektedir. Mani’yi genellikle kadınlar söyler. Erkeklerle karşılıklı söylenen manilerde olur. Âşıklar (Saz Ozanları) maniciliği benimsememişlerdir. Gerekmedikçe de söylemezler.

Mani söyleyene Manici, mani söylemeye de Mani Yakma – Mani Düzme – Mani Atma denir.

Mani’de ilk iki dize ile son iki dize arasında anlam bakımından bağlantı yoktur. Anlatılmak istenen asıl duygu ve düşünceler son iki dizelerde söylenir. İlk iki dizede somut nesneler, genellikle doğa ile ilgili görüntüler, Manici’nin çevre ile ilgili gözlemleri ve benzerleri anlatılır. Sonra birden bire asıl maksada geçilir. Hiç umulmadık bir şeyle (Sürprizle) karşılaşma dinleyenleri etkilemekte, hoşa gitmektedir.

Manilerde genellikle sevgi teması işlenir. Manileri konuları bakımından şöyle sıralayabiliriz.

1-Niyet-Fal (Yorum) Manileri,

2-Sevda Manileri,

3-Sokak Satıcıları Manisi,

4-Mektup Manileri,

5-İş Manileri,

6-Bekçi Manileri,

7-Ramazan Manileri,

8-Hikaye Manileri gibi…

Biz sözü fazla uzatmayalım:

Cevizi çırpalım,

Kurusu ile kışlayalım.

Oturalım ocak başına,

Kaman Manilerin başlayalım.

İlkbahar’da tezek keserken (hayvan gübresi çiğnenerek sıkıştırılıp kurutulur, kışın yakılır), Bağ-bahçe bellerken, düğün ekmeği yapılırken, sonbaharda bulgur çekerken; komşu ve akraba kızları, gelinleri birlikte karşılıklı söyleşirler.

Maniler oyun şeklinde de oynanarak söylenir. Karşılıklı söylemeye Kaman’da “Sini Salma” denir.

Bundan 30-40 sene öncelerine kadar bulgur çekerken kendi sülalemde söylenen oyunlu bir maniyi annem Behiye Şahin ve yengem Mahmure Şahin’den derledim.

Sonbaharda bulgurluk buğday yıkanıp temizlendikten sonra ocaklar yakılıp büyük bağ kazanlarında kaynatılır. Kurutulduktan sonra bulgur değirmenleri kurulur. (yuvarlak 60 cm çapında iki taş, alttaki taşın üstündeki taşın ortasındaki delik kısımdan bulgurluk buğday avuçla konup, tutamak bölümünden taş döndürülür) Çağrılı olarak gelen genç kız ve gelinler gruplaşıp, bulur çekme değirmenlerini çevirip bulgur çekerler. Yorulanın yerini bir başkası alır. Bu çalışmayı da bir yarış halinde gruplar karşılıklı maniler söyleyerek (Salma Salarak) eğlenirler.

Daş dönmüyor, dönmüyor

Daştan bulgur inmiyor

Safhalar gavur olmuş

Ballı dürüm vermiyor

Kadınım sinim varıyor

Sinide de neler geliyor

Tevfik geliyor

Katip oğlan geliyor

Sakalı sarı

çocuğu sürü

napacağız biz

Mamire’nin eskittiği yari

Kadınım sinim varıyor

Sinide de neler eliyor

Kümbül oğlan geliyor

Ergen oğlan geliyor

Kak gidesice

Gadamı alasıca

Sana bana

Gurban olasıca

Kadınım sinim varıyor

Sinide de neler eliyor

Safhaların Murat geliyor

Bey oğlan geliyor

Nededin gine gine

Bal yedin yine

Ona iyi diyorlar

……. kızı verdim ona.

Diyerek ismi söylenen kız ortaya alınıp, gruplar toplu olarak oynayıp eğlenirler ve sofra ortaya gelince de toplu olarak şu maniyi söyleyerek oynarlar;

Daş dönüyor, dönüyor

Daştan bulgur iniyor

Hep kızlar toplandık

Safhalar ziyafet veriyor

Dön dön dönüver!

Sırt sırta ver!

Diyerek yer sofralarına oturup yemeklerini yerler. Bulgur çekme işi bitine kadar toplu olarak tef işliğinde oynayıp eğlenirler.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Kaman Tarihinde Besmeç

Daş dönüyor, dönüyor

Daştan bulgur iniyor

Odalar kız dolu

Biri benim olmuyor

Gibi maniler söyleyerek oyunu devam ettirirler.

Tatık Köyünden Gülüş Genç, Kaman’ın manici anası Eşe Ahat, Mahmuriye Şahin ve öğrencilerimden derlediğim Kaman Manileri:

Patlıcan kucak kucak

Nazente baldır bacak

Nazente’yi sorarsan

Deli Mehmed’inen kaçacak

Patlıcan oymadın mı?

İçini koymadın mı?

Ana kınama!

Sen cahil olmadın mı?

Kuru kavakta gazel mi olur

Her evde güzel mi olur

Şu Kaman’ın kızları

Pekte güzel olur.

Elma attım karşıya

Vardı düştü çarşıya

Şu Kaman’ın kızları

Yarım dizi altına

Çayır çıktı dizime

Gel izime izime

Yari kurban ederim

Kaşı ile gözüme

Dama çıktım görmedim

Damdam düştüm ölmedim

Yar ile olmanın

Kıymetini bilmedim

Kümbüle bak kümbüle

Taş kavuruyor niye

Yine kumar oynuyor

Yazıklar olsun bin kere

Kümbülün cücüğü

Severler küçüğü

Eller gel gel eder

Gelmez gavurun çocuğu

Şu Kaman dedikleri

Cevizdir yedikleri

Çok hoşuma gidiyo

Nörüyon dedikleri

Çaydanlıkta çayım var

Utanacak neyim var

Şu Kaman’ın içinde

Selvi boylu yarim var

Dağ başı kızılcık

Gel şor ver azıcık

Lafından bir şey anlamadım

Kalk git gancık

Çıktım kurt beline

Karı dizleyi dizleyi

Yaralarım göz göz oldu

Yar yolu gözleyi gözleyi

Susadım su isterim

Su yolunu gösterin

Usandım çarıklıdan

Çizmeli yar isterim

Elma attım al gelin

Şeftalisi bal gelin

Yemesini bilmemiş

Al babana ver gelin

Gittim gelirim deyi

Yolu bilirim deyi

Ismarladım gelmedi

Seni alırım deyi

Al Allahım al beni

Saracaksan sar beni

Sarmıyacaksan gavurun oğlu

Zabahaca öl bari

Sular akma bellemiş

Yarim bakma bellemiş

Çobanlıkta büyümüş

Hatır yıkma bellemiş

Elmalı dağlar elmalı

Gız seni nasıl sarmalı

Sararsan sar beni

Armazsan gavur dölü öl bari

Kerpiç attım duvara

Yavarlandı pınara

Sevdiğimin yakışığı

Ağzındaki sigara

Karabiber aş için

Yandım çatık kaş için

Karabiberim koyar giderim

Anasını, babasını gurban ederim

Karabiber aş için

Yandım çatık kaş için

Dolandım dolandım gelmedi

Bir kaşık aş için

Karabiber aş mı olur

Çatık kaş mı olur

Ben sevmiyom seni

Senden eş mi olur

Kümbüle bak kümbüle

Yaprağı yok bile

Askerin karısına

Kirli yazma çok bile

Yoğurt çaldım katıca

Yar sevdim sarıca

Yar adama ne yapar

Bir gece yatınca

Kavaktan gazel indi

Dibine güzel indi

Heveslendim yâr aldım

Yârime nazar indi.

Kayalardan kayarım;

Yâr benim ayarım

Baban seni bana verirse,

Beş yüzlük sayarım.

Kayalar kırış kırış

Arasına gün düşmüş

Benim sevdiğim oğlanın

Bıyığına kır düşmüş

Ben varmam inekliye

Yoğurdu sinekliye

Evvelden vurgundum

Omuzu tüfekliye

Ben varmam çarıklıya

Dabanı yarıklıya

Ben vurgunum

Candarma bıyıklıya

Kayaların yılanı

Gel dolanı dolanı

Yaptım kara döşeği

Yat dolanı dolanı

Havalar bulanıyor

Taksiler dolanıyor

Doğan Bey’in karısı

Tuvalet onarıyor

Elmayı nazik soydum

Yarin ağzına koydum

Afiyet olsun yârim

Sen yedin, ben doydum

Tabancam dolu fişek

Yükten indirdim döşek

Kaynanamdan kıymetli

Ahırdaki kır eşek

Sepet sepet arılar

Ay geceyi yarılar

Ergen oğlan istiyor

Eşek kadar garılar

Kaynanam geliverse

Dolmayı sarıverse

Sofrayı kurunca

Yimeden ölüverse

Kaman’da bakıldın

Ankara’da kakıldın

En sonunda gelip

Kara yere sokuldun

Iraftaki siniler

El değmeden iniler

Yâri gurbete olanın

Kulakları çiniler

Yıldızın sayıları

Gelip gitmez dayıları

Almanya adamlık mı belletir

Mark’la yatıp kalkan ayılara

Ay gider hece gider

Amele gece gider

Şu Kaman’da yollar

Baraj’a (Hirfanlı) gider

Hey hindiler hindiler

Man kamyona bindiler

Kirli suyu geçince

Hirfanlı’ya döndüler

Ayağı mesli yârim

Odası süslü yârim

Barajdan mı geliyon?

Tercüman sesli yârim

Gaz ocağını yakarım

Yakar yakar bakarım

Yâr barajdan gelirken

Uykulardan kalkarım

Giden ay tutulur mu?

Bala tuz katılır mı?

Şu zahmeri ayazında

Açıkta yatılır mı?

Elma atım denize

Geliyor yüze yüze

Kızın gönlü olursa

Dolanır gelir bize

Çeşme başı durak

Gelin kızlar oturak

Ne oturak ne durak

Satılakta kurtulak

Kazan karasıynan

İplik turayısıynan

Herkes düğün ediyor

Banka parasıynan

Almadan gel almadan

Yollar çamur olmadan

Eğil bi yol öpeyim

Al yanağın solmadan

Duvarın üstünde durdum

Jokeyli para buldum

Çatla, patla sevdiğim,

Senden âla yâr buldum

Dut ağacı dut verir

Yaprağını gıt verir

Oğlan güzel, kız güzel

Sarıldıkça dat verir.

Harman yeri yarıldı

Babam bana darıldı

Darılma zalim baba

El oğludur sarıldı

Harman yeri yaş yeri

Usul bas, yavaş yürü

Kız nişanlın geliyo

Biraz daha yavaş yürü

İndim kuyu dibine

Kuyu dibi su imiş

Sevdim sevdim el aldı

Benim kaderim bu imiş

Kuş burnunu budarlar

Işkın sürmesin diye

Bizi buradan sürerler

Güzel sevmesin diye

Oğlan adın Ali’dir

Boynun selvi daldır

Gel sarılıp yatalım

Kuru yerler halıdır

Oğlan adın Hüseyin

Gel delmeni (Ceket) asayım

Anan çeksin kahrını

Ben bağrıma basayım

Çıktım ceviz dalına

İrisini irisini toplamaya

Yattım yârin dizine

Kucaklıya kucaklıya

Deveyi düzde gördüm

Sürmeyi gözde gördüm

Zahmarıda gül olmaz

Ben gülü kızda gördüm

Su gelir millendirir

Çayırı çimlendirir

Şu Kaman’ın kızları

Ağarazı dillendirir

Evleri taş arası

Gözleri güzel alası

Beni koymuş yâr sevmiş

Gözleri kör olası

 üzüm asmasıyım

Dükkanlar basmasıyım

Ben hasta değilim

Yâr hastasıyım

Git yârim sağlığınan

Gül yolla yağlığınla

Yağlık eskir, gül solar

Kendin gel, sağlığınan

Başımda poşumunan

Gezmedim eşinmen

Ne yollar bekledim

Şu cahil başımnan

Öğretmenin odası

Taş, kiremit sobası

Terziler hapı yuttu

Geçti terzi modası

Kara kaşık destesi

Geliyor biçer sesi

Ben yârimi tanırım

Siyahtır elbisesi

İşlikler giyer penpeden

Efemi oldun giymeden

Al yârim tabancayı

Mermi parası benden

Altınım dört değil mi?

Sözlerin mert değil mi?

Aldım yâri elinden

Bu sana dert değil mi?

Motorun tekerleri

Bindirin bekârları

Benim yârim Kaman’dan

Getirin şekeri

Kaman’dan mı geldiniz

Yoruldunuz, öldünüz

Bir yârime değil

Hepiniz hoş geldiniz

Başpınarın suyundan

Arık Cemal’in huyundan

Doldur gungula (küçük desti) yı

İçem Safhaların suyundan

Camız’ın Amed’in hanında

Iraya’nın damında

Çok yattım kaktım

Kaman’ın toprağında

Ağ üzüm asmasıyım

Güzeller yosmasıyım

Gız memen eğri bitmiş

Ben onun ustasıyım

Ay doğar elek gibi

Gün doğar melek gibi

Kaman’ın gençleri

Dondurma bebek gibi

Kahve pişir koyu olsun

Koy fincanı duru olsun

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Kapatılan yolların durumu ne olacak?

Beni yârdan ayıran

Sol böğründen vurulsun

Dama çıkma iz olur

Kumaş pantolon toz olur

Sol böğrüme pek basma

Oğlan olmaz kız olur

Kahveyi pişirirler

Köpüğünü taşırlar

Burada püskül sallarlar

Kaman’da değişirler

Çorabın ağına bak

Dönder de bağına bak

Oğlan seninle kaçarım

Şu Kaman’ın dağına bak

Başımda pullu çarım

Mor olursa mor olsun

Giderim üniversiteye

Zor olursa zor olsun

Irmağa suya vardım

Bilmem neye vardım

Su değil benim derdim

Yâri görmeye vardım

Gidiyom âle beni

Zülfünle bağla beni

Zülfün gonca gül ise

Bir gül ver âle beni

Şu derenin uzunu

Kıramadım buzunu

Aldım Çerkez kızını

Çekemiyom nazını

Bağa girdim üzüme

Çubuk değdi gözüme

Çubuk gözün kör olsun

Yar göründü gözüme

Dağda davar yayılır

Tekeleri sayılır

Çıkma duvar dibine

Seni gören bayılır

Cevizden gazel indi

Dibine güzel indi

O güzeli bir öptüm

Dişime nazar indi

Kazana çatal matal

Arasında aslan yatar

Bir gelin yetmiyo mu?

İki alanın derdi artar

Kar yağar ipek gibi

Savrulur kepek gibi

Yârim kapıya gelmiş

Dolanır köpek gibi

Sulara basma güzel

Bakışı yosma güzel

Baban bizi ayırdı

Sen selâmı kesme güzel

Suya düştü gülümüz

Ötmüyo bülbülümüz

Sen orda, ben burada

Böylemi geçecek günümüz

Çalıya yaban derler

Ökçeye taban derler

Hiç gönüllenme yârim

Adına çoban derler

Pınara desti koydum

Damla damla dolacak

Benim sevdiğim oğlan

Öğretmen olacak

Al giydim alsın diye

Mor giydim görsün diye

Çeşme başına gittim

Sevdiğim görsün diye

Altın tabaka oldum

Yâr önüne kondum

Yârim saat takmamış

Kösteği ben oluyum diye

Uya düştü gülümüz

Ötmüyo bülbülümüz

Bir kuru sevdayla geçti

Şu çekilmez ömrümüz

Almadan gel, almadan

Yollar çamur olmadan

Eğil bir yol öpeyim

Al yanak solmadan

Kaynanam kaynana olsa

Evin içi balla dolsa

Alamandaki yârimi

Bana getiren olsa

Kaman çiftlik gibi

Kurudum iplik gibi

Alamana yâr saldım

Dolanıyom keklik gibi

Sarımsağı satarlar

Sapı ile tartarlar

Varmam ben avratlıya

Sıra sıra yatarlar

Ben bir altın kutuyum

Yâr elinden tutuyum

Koyur Gardiyan Ahmet

Tek sana otuz oruç tutuyum

Evleri başpınarın başında

Püsküllü fes başında

Ben ağlamayımda kim ağlasın

Nişanlım kel, kırk yaşında

Kuş kalesinin üstü çal

Gel beni al

Allah’ına kurban olayım

Saracaksan çabuk sar

Mavilim herk ediyo

Hergini terk ediyo

Hergin tepeni yesin

Yâr elden gidiyo

Mavilim mavuşalım

Tenhada buluşalım

Mavilim yazık sana

Bal koydum azık sana

Başpınar akmıyo

Havası kokmuyo

Başka yerden evlendin

Kaman kızı gibi bakmıyo

Bahçelerde mor çiçek

O çiçek biçilecek

Ana gözlerin aydın

Şerbetim içilecek

Karadut parmak gibi

Kız yüzün kaymak gibi

Seni benden ayıran

Kurusun yaprak gibi

Şu dağlar olmasaydı

Çiçeği solmasaydı

Ölüm Allah’ın emri

Ah ayrılık olmasaydı

Bahçeye koydum salıncak

Eline verdim oyuncak

Benim sevdiğim oğlan

Hakim olacak

Karanfilsin gazelsin

Ufacıksın güzelsin

Merak etme sevdiğim

Sen herkesten güzelsin

Deniz dolgusuz olmaz

Dünya sevdasız olmaz

Yâri güzel olanın

Başı sevdasız olmaz

Oğlan işlik giyinmiş

Giyinmişte soyunmuş

Varmış anasına da

Öptüm diye öğünmüş

Yumurtanın sarısı

Yere düştü yarısı

Görümcem verem olmuş

Kaynanama olsun darısı

Kavakta kuru gazel mi olur?

Her evde güzel mi olur?

Şu Kaman’ın gençleri

Her yerden güzel

Gidiyom, gidemiyom

Az doldur içemiyom

Sen benden vaz geçtin

Ben senden geçemiyom

Biter Kırşehir’in gülleri biter

Şakır dalında bülbüller öter

Çok olur güzeli de

Hep kendine yeter

Bahçeyi belleyeyim mi?

Sıgara yollayayım mı?

Ay doğdu şafak attı

Daha kız yalvarayım mı?

Kalede otur yârim

Ayağı potin yârim

Sana asker diyorlar

Beni de götür yârim

Dam başında su durur

Oğlan kıza gömlek yudurur

Oğlan cahil, kız cahil

Vallâ şimdi bunlar kudurur

Bahçem büyük gezemem

Kalemim yok mektup yazamam

Vallâhi yemin ettim

Yeminimi bozamam

Bahçede iğde midir

Dalları yerde midir

Her gelene gönül verme

Sendeki mide midir

Aşağıdan geliyor

Beni görmüş gülüyor

Elinde tuz torbası

Davara tuz veriyor

Tepebaşı Dadaloğlu ziyaret

Buldum yâri gel gezek

Yârin koynunda yattım

Ben yârimi severek

Bahçelerde hurmayım

Yeşilbaşlı turnayım

Senden başka seversem

Gençliğime doymayım

Mendili yele yele

Ben düştüm gurbet ele

Yedi mendil çürüttüm

Gözyaşım sile sile

Bizim bağın başını

Süpürseler taşını

Yine canım istedi

Gaynımın gardaşını

Çeşme başında taşlar

Asker çamaşır haşlar

Kaldır asker şapkanı

Görünsün çatık kaşlar

Kale dibinde tandır

Yandır Allah’ım yandır

Beni bir şahin eyle

Yârin dalına kondur

Kaleden inişelim

Atlara binişelim

Kaldır oğlan şapkanı

Bayramda buluşalım

Şu dağın ardındayım

Güzeller yurdu Kaman’dayım

Eller ne derse desin

Ben senin derdindeyim

Armudun ağaçları

Hep kurudu başları

Yârime kurban olsun

Hep Candarma Çavuşları

Çay aşağı çağlarım

Gülü deste bağlarım

Birisi kendim için

Birini yâre yollarım

Suyolu susa yolu

Uzadı suyun yolu

Desti gulpun kırılsın

Ağrıdı yârin kolu

Elinde gül gezdirir

Güle şeker ezdirir

Bir dürzü babası var

Oğlanı bekâr gezdirir

Tren gelir öterek

Kömürünü dökerek

Ben yârimden ayrıldım

Gözyaşımı dökerek

Gaş atıp durma oğlan

Ümitlenme boşuna

Benden sana hayır yok

Çek git Allah aşkına

Değirmende unum var

Allah’tan umudum var

O yâr benim olursa

Kuzulu kurbanım var

Git kekliğim ot getir

Yârimden mektup getir

Eğer kendi gelmezse

Kanadından tut getir

Çay benim çeşme benim

Ardıma düşme benim

Ben seninle dalga geçtim

Sevdiğim başka benim

Karşıdan gelen kişi

Hayırdır yârin işi

Ayağını denk at

Karışık gördüm düşü

Sıra sıra destiler

Hepten suyu kestiler

Babam beni satmadı

Düğürcüler küstü

Dağda davar izi

Evlinin ne yüzü var

Gurban oluyum ergene

Türlü türlü nazı var

Yamaçtan gel yamaçtan

Elbisesi kumaştan

Anne yâre darılma

Zaten ölüyor telaştan

Üstüme fazla düşüyorsun

Canımı sıkıyorsun

Aşkına hayır dedim

Daha ne bekliyorsun

Yârim gider yollara

Başı değer dallara

Anası gömlek diktirmiş

Gurban olduğum kollara

Dam başında karpuzlar

Halt etsin büyük kızlar

Bir milyona gidiyor

Yeni yetişen kızlar

Hani bilmem ne deyim

Hangi yola gideyim

Bir maninin yolunu

Beş mani borç edeyim

Mani bilirim atmış

Güle ırayhan katmış

Erkek oğlan taş toprak

Bizi nurdan yaratmış

Defe vurun biriniz

Yıldızlara sürünüz

Bir manide siz söyleyin

Gırıldımı diliniz

Elindeki gergefi ger

Odamıza halı ser

Emmimin oğlu istiyor

Baba beni ona ver

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Kültür ve medeniyet üzerine birkaç söz

Ortapınar’ın başı güzel

Astap yurlar daşı güzel

Şu Kaman’ın içinde

Benim yârim alayından güzel

Kar yağar üğüm üğüm

Elinde yaldız güğüm

Yitirdim de ararım

Sevdiğim bir yol gören

Benim yârim Kaman’da

Yazı yazar masada

Yazısını bitirmiş

Dolanıyor pazarda

Harman yerini süpürdüm

Bağdaş kurup oturdum

Yazıklar olsun bana

Nazlı yâri yitirdim

Karatavuk kaz oldu

Komşular gambaz oldu

Yavuz komşu şerrinden

Yâre varılmaz oldu

Bizim bağlar buradır

Gülü sıra sıradır

Yâr Kaman’dan gideli

Gönlüm ardı sıralıdır

Mektup yazdım acele

Al elini hecele

Mektup vekilim olsun

Al koynuna gecele

Gedikten aşırdılar

Yolu sarpa düşürdüler

Kör olası emmilerim

Gurbete düşürdüler

 Tohumlar ekilmiyor

Yapraklar dökülmüyor

Nazın bu kadarı da

Doğrusu çekilmiyor

Çiçeğim açtı solmaz

Çilem bir türlü dolmaz

On beşinde yar seven

Ölür iflah olmaz

Kaman’ın kavakları

Titreşir yaprakları

Sakızlı güle benzer

Yârin yanakları

Dağlarda elma olmaz

Dibinde kalma olmaz

Kavuştur sen lafları

Elbet yanına kalmaz

Ay doğar ışık gider

Gölgesi şaşık gider

Sevdiğini almayanın

Gözleri açık gider

Şu derenin sazları

Vak vak ötüyor kazları

Şu Kaman’ın kızlarının

Sürmelidir gözleri

Dama çıktım dam değil

Penceresi cam değil

Yar için ölürsem

Oda bana gam değil

Yar gelir güle güle

Saçları lüle lüle

Yârimi bana bağışla

Vermem onu ele

Büyük cevizin dibi

Ne geziyon el gibi

Salında gel yârim

Helal malım gibi

Büyük ceviz yarıldı

Anam babam darıldı

Darılırsa darılsın

Eloğludur sarıldı

Kaleden bakmayınan

Şapkayı yıkmayınan

Adama kız mı verirler

Geriden bakmayınan

Ceviz meyvesi güzel

Güz gelince döker gazel

Beni sevmez demişler

Seni severim ezel

Karanfil kurutmadım

Yâr seni unutmadım

Hatırını da saydım da

Üstüne yâr tutmadım

Duvar örülmem diyor

Çamur karılmam diyor

Gırılası kollarım

Yâre sarılmam diyor

Karşı bağın üzümü

Gelin kırma sözümü

Utandım da diyemiyom

Bir öpeyim yüzünü

Gedikten aşırdılar

Yolumu şaşırdılar

Kör olası emmilerim

Gurbete düşürdüler

Evleri araymış

Damları saraymış

Sıtkınan bakmamıştım

Oğlunu da karaymış

Kalede evimiz var

Oğlan ananı yolla

Babamın gönlü olmazsa

Düğürcülerini kovalar

Öncâm peştamalli

Severim gıştan beri

Oda nisbete bindi

Başlamam hindiden keri

Köpek katıran olsa

Bala batıran olsa

Almanya’daki yârimi

Bir getiren olsa

Kaleden indim düze

Yiğitler geldi bize

Sakallılar sevinin

Gelinler kaldı size

Uzun uzun kavaklar

At oynatır savaklar

Gel kız bize gir

Varsın olsun duvaklar

Evlerinin önü çiçek

Bir su verinde içek

Kurban olduğum kız

Düğünümüzde olsun köçek

Köprünün üstü yıldız

Nerden geliyon baldız

Sen git de bacın gelsin

Yatamıyom yalınız

Kalenin altı diken

Yaktın beni gül iken

Allah’ta seni yaksın

Üçgünlük gelin iken

Odanda hasır mıyım

Kapında esir miyim

Doğrul da bak yüzüme

Neremde kusur benim

Kaynananın gezeni

Geline kusur yazanı

Oğlun bana dedi ki

Durma başına çal kazanı

Gara gara kazanlar

Gara yazı yazanlar

Cennet yüzü görmesin

Aramızı bozanlar

Sarımsağı gırparlar

Sapıyla tartarlar

İş bilmiyen gızları

Üve üve satarlar

Çayıra çaktım kazık

Kaynanam ölmüş yazık

Öldüğünü aramam

Bir top kefene yazık

Bağda çayır yolarım

Kollarıma dolarım

Varırsam yanına gelin

Saçlarını yolarım

Ayakkabı giyerim

Üstü güzel olursa

Kaynanamı severim

Oğlu güzel olursa

Rafta sini münü

Ana ben yemem onu bunu

Beni gören kızların

Bağlansın ağzı dili

Altın tabak olaydım

Yâr önüne konaydım

Yârim saat takmış

Kösteği ben olaydım

Ağaçlarda kestane

Kestane tane tane

Benim sevgili yârim

Bir tanedir bir tane

Şu kaynanayı ne yapmalı

Kaynar kazana atmalı

Yandın gelin deyince

Altına odun atmalı

Merdivenin altından

Odama gel odama

Essahtan bir yâr gibi

Naz ediyon adama

Karpuz kestim suyumuş

Yâr dizinde uyumuş

Işmar ettim bilmedi

Acep nerde büyümüş

Karpuz kestim kırmadan

Yâr geliyor harmandan

Sen zalimin kızı

Beni kestin dermandan

Karpuz bıçaklanır mı?

Ucu saçaklanır mı?

Kahrolasın ceyyar

Baldız gucaklanır mı?

Köprünün üstü bostan

Yıkılsın Arabistan

Arabistan kızları da

Ne don giyer ne fistan

Gözleri aklımı aldı

Beni sevdaya saldı

Canım asılı kaldı

Zülfünün telinde

Evlerinin önü iğde

İğdenin dalı yerde

Bir yar sevdim

O da gurbet elde

Elmanın alıçları

Elma verir uçları

Ben Kaman kızlarını bilirim

Badem olur kaşları

Aman oğlan ne yana

Çalma kekil bu yana

Yat dizimin üstüne

Dönüp yatma o yana bu yana

Adana yollarında

Pamuk yorgan kollarımda

Allah canını alsın

O yârin kollarında

Al alma boyanır mı?

Sevsem uyanır mı?

Sen orada ben burada

Buna can dayanır mı?

Al elma dalda kaldı

Gözlerim yolda kaldı

Eller erdi murada

Bizimki dilde kaldı

Al yanak allanıyor

Yazması pullanıyor

Çıkmış karşıma

Gelmeye nazlanıyor

Al yorgan atılmıyor

Sevdiğim tutulmuyor

Ölüm var, ayrılık var

Böyle çekilmiyor

Arkasına giymiş Alman gocuğu

Yarimin yediği domuz sucuğu

Tez gel kurban olduğum

Senesi gecenin olmaz

Eğil dağlar üstüme eğil

Alamancı geliyor benimki değil

Eğer bu haftada gelmezse

Bende babamın evine giderim

Irafta gül suyu

Uyu sevdiğim uyu

Sana sarhoş diyorlar

İçtiğin üzüm suyu

Kavak gazeli yârim

Dünya güzeli yarim

Askerliğini yap gelde

Öyle gezelim

Keten gömlek yaka

Öldüm oğlan baka baka

Keten gömlek bezim var

Alen oğlan sana sözüm var

Ata binip savuşma

Yandan dolaşma

Sen babama düğür gönder

Gerisine karışma

Al alma kızıl elma

Rafta dikili elma

Ben aklına düşürdüm

İster al ister alma

Al almanın dördünü

Sev yiğidin dördünü

Seversen yiğit sev

Çekme kötünün derdini

Bağa girdim budanmış

Güle bülbül dadanmış

Benim sevdiğim oğlan

Anasından ayrılmazmış

Bağda gülü var

Yanağında beni var

Eğil bir yol öpeyim

Dudağında balı var

Odanın kilimleri

Saydım dilimleri

Çalımlarından geçilmiyor

Zenginin gelinleri

Değirmen bendiynen

Döner kendi kendine

Mahallemizde üç kız var

Birisi kendime

Evlerinin önü marul

Sular akar gürül gürül

İnce belden gülüm

Sıkı sıkı sarıl

Çık dala kiraz deşir

Dibinde kahve pişir

Kahveyi içerken gelin

Beni aklına düşer

A benim nazlı yârim

Çorbası tuzlu yârim

Ne dedim de darıldın

Tercüman sesli yârim

Sap kağnısı gidiyor

Sapı saman ediyor

Sevdiğimin öküzleri

Hoo demeden gidiyor

Harman yeri sürmüşler

Yerini süpürmüşler

Gözün aydın sevdiğim

Seni bana vermişler

Bulguru kaynatırlar

Sokuda yaylatırlar

Düğün yerinde

Kız gelin oynatırlar

Kestane köz

Bitti söz

Biz yatacağız

Kalkın gidin siz

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.