Kaman’da yaşam
Adına kültür dediğimiz yaşama biçimi, çağlar içinde farklı coğrafyalarda çeşitli topluluk ve çeşitli dinlerden etkilenmiş değişerek günümüze kadar ulaşmıştır.
İnsanlar ve toplumlar ne kadar değişirse değişsin yinede köklerinden tümüyle kopamıyor, her insan ve toplum geçmişinden gelen acı-tatlı yaşantıların izlerini taşır. Bunlar sonradan edindiklerimizle birlikte bizi biz yapar.
O bakımdan insan doğduğu yerin toprağına, suyuna, havasına benzer.
Anadolu bir geçit yolu üzerinde olduğundan tarih boyunca pek çok işgallere uğramış. Pers, Sümerler, Romalılar, Araplar, Haçlılar, Türkler, Moğollar gibi. Yeryüzünde görülen yüz otuz uygarlığın atmışı Anadolu’da yeşermiştir. Anadolu halkı karışıp kaynaşmış. Değişik ırk ve dinin oluşturduğu Anadolu halkı çıkmıştır.
Kırşehir işlek yollar üzerinde olması sebebiyle çeşitli uygarlıklar ve kültür etkisinde kalmıştır. Kırşehir yöresinde ilk yerleşim İlk Tunç Çağı’na kadar uzanır. Hitit, Frink, Pers, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları.
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kırşehir ir kültür şehri, Ahilik ve Bektaşiliğin merkezi olmuştur. Ahilik ve Bektaşilik akımlarının Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Cumhuriyetin ilanı ile Ankara’nın başkent ve Kırıkkale’nin bir sanayi şehri olması ile Kırşehir ve Kaman yöremiz dışa göç vermiştir.
1944’de Kaman’ın ilçe olması ile de yöre kültürü doğaya bağımlı olarak gelişmekten azda olsa kurtulmuştur. 1954-1960 yılları arasında Hirfanlı Barajı’nın yapımı ile önemli göç almış. 1960’lı yıllardan sonra yurtdışına işçi gitmesi, merkezi yerlere yerleşme, ortaöğretim ve yüksekokulların açılması, iletişim araçlarının gelişmesi, eğitim, ekonomi gibi nedenler kültürümüzde değişmeler gösterse de bizi biz yapmakta.
1991 yılından beri kutladığımız Kaman Belediyesi’nin etkiliği Ceviz Kültür Sanat Festivali, Belediye yayınları kitap, gazete, tiyatro, panel, konferans düzenlemesi, her yıl Hollanda kardeş Zaanstad Belediyesi’nin sergileri, müzik gösterileri, Davul-Zurna ekibimizin Hallonda’da gösteri sunması gibi etkinlikler takdirle karşılanmaktadır.
Ünlü Ozanımız Dadaloğlu’nun bilinmeyen yaşamı, şiirleri ve mezarını gün ışığına çıkaran araştırmama kültürümüz adına gereken destek ve hizmeti veren; Dadaloğlu’nun mezarının bulunduğu taş yığınını, Ziyarettepe’yi yüzme havuzundan saunaya, şelalesinden parkına dek bir kültür ve dinlenme merkezi yapan Sayın Belediye Başkanımız H. Yusuf Canpolat’ın hizmetleri kültürümüz adına övgüyle anılacaktır.
Yirmi beş yıllık öğretmenlik elli yedi yıllık yaşamım içinde Kaman yöremizden edindiğim tesbit ve derlemelerden, zengin halk edebiyatı türlerimizden mani, adak, yatır, ocak ziyaretleri ad koyma, dilek. Çocuk hastalıklarından yanlış batıl inançlar, çubuk kesme, Damakcak kesme değin; batıl inançlar, yörede kullandığımız sözcükler, deyimler, atasözleri. Adkesme, nişan, düğün, ölüm gibi gelenek ve göreneklerimiz. Hayır duaları, beddular. (İlenç, sokranma. Yalnız sövgü edebiyatı hariç. Onu da toplum olarak fazla kullanıyoruz.)
Sözü fazla uzatmadan hepsini Ak Haber Gazetemizdeki “Şiirimizde Kaman ve Kamanlı” köşemde bulacaksınız.
“Kaman Güzellemesi” şiirimden üç dörtlük.
İsahocalı, Başköy, Çağırkan, Yelek
Pazara gelmiş pekmezin apak
Durma al kaşığı tadına bak
Tad sende, haz sende Kaman’ım
Bize dışarıda Kamanlı derler
Peynir ile Ceviz’i dürüp yiyo derler
Şaka ile karışık bir de norüyon derler
Özün sözün doğru Kaman’ım
Kaman’da doğdum YAŞAR’ım
Güzelliğini her yerde söyler yazarım
Yiğitlik sende, mertlik sende
Sen her zaman böyle ol Kaman’ım.
Kaman Manileri
Mani: Yazarı belli olmayan, halkın sevgisini, aşkını, nefretini içtenlikle söylediği küçük şiirlerdir.
Mani Anadolu’da, İstanbul’da, Rumeli’nde, Gagavuzlarda, Kırım Tatarlarında, Azerbaycan’da kullanılır.
Mani’nin Fars edebiyatı’nda aynı biçimde yazılan Rubai türünün Türk Halk Edebiyatı’na etkisi ile oluşmuş olabileceği sanılıyor.
Mani, bir ortak Halk Edebiyatı (Folklor) ürünüdür. Mani sözcüğünün Arapça Ma’na sözcüğünden Mani olduğu ileri sürülmektedir. Buna başka bölgelerde başka adlar verilmektedir.
Kırım Tatar’larında Mane, Azerbaycan’da Mahni, Denizli’de Ma’na, Doğu Anadolu’da Bayat’ı sözcüğü kullanılır.
Urfa’da kadınların söylediği mani’lere Me’âni, Erkeklerin söylediğine Hoyrat denmektedir. Mani’yi genellikle kadınlar söyler. Erkeklerle karşılıklı söylenen manilerde olur. Âşıklar (Saz Ozanları) maniciliği benimsememişlerdir. Gerekmedikçe de söylemezler.
Mani söyleyene Manici, mani söylemeye de Mani Yakma – Mani Düzme – Mani Atma denir.
Mani’de ilk iki dize ile son iki dize arasında anlam bakımından bağlantı yoktur. Anlatılmak istenen asıl duygu ve düşünceler son iki dizelerde söylenir. İlk iki dizede somut nesneler, genellikle doğa ile ilgili görüntüler, Manici’nin çevre ile ilgili gözlemleri ve benzerleri anlatılır. Sonra birden bire asıl maksada geçilir. Hiç umulmadık bir şeyle (Sürprizle) karşılaşma dinleyenleri etkilemekte, hoşa gitmektedir.
Manilerde genellikle sevgi teması işlenir. Manileri konuları bakımından şöyle sıralayabiliriz.
1-Niyet-Fal (Yorum) Manileri,
2-Sevda Manileri,
3-Sokak Satıcıları Manisi,
4-Mektup Manileri,
5-İş Manileri,
6-Bekçi Manileri,
7-Ramazan Manileri,
8-Hikaye Manileri gibi…
Biz sözü fazla uzatmayalım:
Cevizi çırpalım,
Kurusu ile kışlayalım.
Oturalım ocak başına,
Kaman Manilerin başlayalım.
İlkbahar’da tezek keserken (hayvan gübresi çiğnenerek sıkıştırılıp kurutulur, kışın yakılır), Bağ-bahçe bellerken, düğün ekmeği yapılırken, sonbaharda bulgur çekerken; komşu ve akraba kızları, gelinleri birlikte karşılıklı söyleşirler.
Maniler oyun şeklinde de oynanarak söylenir. Karşılıklı söylemeye Kaman’da “Sini Salma” denir.
Bundan 30-40 sene öncelerine kadar bulgur çekerken kendi sülalemde söylenen oyunlu bir maniyi annem Behiye Şahin ve yengem Mahmure Şahin’den derledim.
Sonbaharda bulgurluk buğday yıkanıp temizlendikten sonra ocaklar yakılıp büyük bağ kazanlarında kaynatılır. Kurutulduktan sonra bulgur değirmenleri kurulur. (yuvarlak 60 cm çapında iki taş, alttaki taşın üstündeki taşın ortasındaki delik kısımdan bulgurluk buğday avuçla konup, tutamak bölümünden taş döndürülür) Çağrılı olarak gelen genç kız ve gelinler gruplaşıp, bulur çekme değirmenlerini çevirip bulgur çekerler. Yorulanın yerini bir başkası alır. Bu çalışmayı da bir yarış halinde gruplar karşılıklı maniler söyleyerek (Salma Salarak) eğlenirler.
Daş dönmüyor, dönmüyor
Daştan bulgur inmiyor
Safhalar gavur olmuş
Ballı dürüm vermiyor
Kadınım sinim varıyor
Sinide de neler geliyor
Tevfik geliyor
Katip oğlan geliyor
Sakalı sarı
çocuğu sürü
napacağız biz
Mamire’nin eskittiği yari
Kadınım sinim varıyor
Sinide de neler eliyor
Kümbül oğlan geliyor
Ergen oğlan geliyor
Kak gidesice
Gadamı alasıca
Sana bana
Gurban olasıca
Kadınım sinim varıyor
Sinide de neler eliyor
Safhaların Murat geliyor
Bey oğlan geliyor
Nededin gine gine
Bal yedin yine
Ona iyi diyorlar
……. kızı verdim ona.
Diyerek ismi söylenen kız ortaya alınıp, gruplar toplu olarak oynayıp eğlenirler ve sofra ortaya gelince de toplu olarak şu maniyi söyleyerek oynarlar;
Daş dönüyor, dönüyor
Daştan bulgur iniyor
Hep kızlar toplandık
Safhalar ziyafet veriyor
Dön dön dönüver!
Sırt sırta ver!
Diyerek yer sofralarına oturup yemeklerini yerler. Bulgur çekme işi bitine kadar toplu olarak tef işliğinde oynayıp eğlenirler.
Daş dönüyor, dönüyor
Daştan bulgur iniyor
Odalar kız dolu
Biri benim olmuyor
Gibi maniler söyleyerek oyunu devam ettirirler.
Tatık Köyünden Gülüş Genç, Kaman’ın manici anası Eşe Ahat, Mahmuriye Şahin ve öğrencilerimden derlediğim Kaman Manileri:
Patlıcan kucak kucak
Nazente baldır bacak
Nazente’yi sorarsan
Deli Mehmed’inen kaçacak
Patlıcan oymadın mı?
İçini koymadın mı?
Ana kınama!
Sen cahil olmadın mı?
Kuru kavakta gazel mi olur
Her evde güzel mi olur
Şu Kaman’ın kızları
Pekte güzel olur.
Elma attım karşıya
Vardı düştü çarşıya
Şu Kaman’ın kızları
Yarım dizi altına
Çayır çıktı dizime
Gel izime izime
Yari kurban ederim
Kaşı ile gözüme
Dama çıktım görmedim
Damdam düştüm ölmedim
Yar ile olmanın
Kıymetini bilmedim
Kümbüle bak kümbüle
Taş kavuruyor niye
Yine kumar oynuyor
Yazıklar olsun bin kere
Kümbülün cücüğü
Severler küçüğü
Eller gel gel eder
Gelmez gavurun çocuğu
Şu Kaman dedikleri
Cevizdir yedikleri
Çok hoşuma gidiyo
Nörüyon dedikleri
Çaydanlıkta çayım var
Utanacak neyim var
Şu Kaman’ın içinde
Selvi boylu yarim var
Dağ başı kızılcık
Gel şor ver azıcık
Lafından bir şey anlamadım
Kalk git gancık
Çıktım kurt beline
Karı dizleyi dizleyi
Yaralarım göz göz oldu
Yar yolu gözleyi gözleyi
Susadım su isterim
Su yolunu gösterin
Usandım çarıklıdan
Çizmeli yar isterim
Elma attım al gelin
Şeftalisi bal gelin
Yemesini bilmemiş
Al babana ver gelin
Gittim gelirim deyi
Yolu bilirim deyi
Ismarladım gelmedi
Seni alırım deyi
Al Allahım al beni
Saracaksan sar beni
Sarmıyacaksan gavurun oğlu
Zabahaca öl bari
Sular akma bellemiş
Yarim bakma bellemiş
Çobanlıkta büyümüş
Hatır yıkma bellemiş
Elmalı dağlar elmalı
Gız seni nasıl sarmalı
Sararsan sar beni
Armazsan gavur dölü öl bari
Kerpiç attım duvara
Yavarlandı pınara
Sevdiğimin yakışığı
Ağzındaki sigara
Karabiber aş için
Yandım çatık kaş için
Karabiberim koyar giderim
Anasını, babasını gurban ederim
Karabiber aş için
Yandım çatık kaş için
Dolandım dolandım gelmedi
Bir kaşık aş için
Karabiber aş mı olur
Çatık kaş mı olur
Ben sevmiyom seni
Senden eş mi olur
Kümbüle bak kümbüle
Yaprağı yok bile
Askerin karısına
Kirli yazma çok bile
Yoğurt çaldım katıca
Yar sevdim sarıca
Yar adama ne yapar
Bir gece yatınca
Kavaktan gazel indi
Dibine güzel indi
Heveslendim yâr aldım
Yârime nazar indi.
Kayalardan kayarım;
Yâr benim ayarım
Baban seni bana verirse,
Beş yüzlük sayarım.
Kayalar kırış kırış
Arasına gün düşmüş
Benim sevdiğim oğlanın
Bıyığına kır düşmüş
Ben varmam inekliye
Yoğurdu sinekliye
Evvelden vurgundum
Omuzu tüfekliye
Ben varmam çarıklıya
Dabanı yarıklıya
Ben vurgunum
Candarma bıyıklıya
Kayaların yılanı
Gel dolanı dolanı
Yaptım kara döşeği
Yat dolanı dolanı
Havalar bulanıyor
Taksiler dolanıyor
Doğan Bey’in karısı
Tuvalet onarıyor
Elmayı nazik soydum
Yarin ağzına koydum
Afiyet olsun yârim
Sen yedin, ben doydum
Tabancam dolu fişek
Yükten indirdim döşek
Kaynanamdan kıymetli
Ahırdaki kır eşek
Sepet sepet arılar
Ay geceyi yarılar
Ergen oğlan istiyor
Eşek kadar garılar
Kaynanam geliverse
Dolmayı sarıverse
Sofrayı kurunca
Yimeden ölüverse
Kaman’da bakıldın
Ankara’da kakıldın
En sonunda gelip
Kara yere sokuldun
Iraftaki siniler
El değmeden iniler
Yâri gurbete olanın
Kulakları çiniler
Yıldızın sayıları
Gelip gitmez dayıları
Almanya adamlık mı belletir
Mark’la yatıp kalkan ayılara
Ay gider hece gider
Amele gece gider
Şu Kaman’da yollar
Baraj’a (Hirfanlı) gider
Hey hindiler hindiler
Man kamyona bindiler
Kirli suyu geçince
Hirfanlı’ya döndüler
Ayağı mesli yârim
Odası süslü yârim
Barajdan mı geliyon?
Tercüman sesli yârim
Gaz ocağını yakarım
Yakar yakar bakarım
Yâr barajdan gelirken
Uykulardan kalkarım
Giden ay tutulur mu?
Bala tuz katılır mı?
Şu zahmeri ayazında
Açıkta yatılır mı?
Elma atım denize
Geliyor yüze yüze
Kızın gönlü olursa
Dolanır gelir bize
Çeşme başı durak
Gelin kızlar oturak
Ne oturak ne durak
Satılakta kurtulak
Kazan karasıynan
İplik turayısıynan
Herkes düğün ediyor
Banka parasıynan
Almadan gel almadan
Yollar çamur olmadan
Eğil bi yol öpeyim
Al yanağın solmadan
Duvarın üstünde durdum
Jokeyli para buldum
Çatla, patla sevdiğim,
Senden âla yâr buldum
Dut ağacı dut verir
Yaprağını gıt verir
Oğlan güzel, kız güzel
Sarıldıkça dat verir.
Harman yeri yarıldı
Babam bana darıldı
Darılma zalim baba
El oğludur sarıldı
Harman yeri yaş yeri
Usul bas, yavaş yürü
Kız nişanlın geliyo
Biraz daha yavaş yürü
İndim kuyu dibine
Kuyu dibi su imiş
Sevdim sevdim el aldı
Benim kaderim bu imiş
Kuş burnunu budarlar
Işkın sürmesin diye
Bizi buradan sürerler
Güzel sevmesin diye
Oğlan adın Ali’dir
Boynun selvi daldır
Gel sarılıp yatalım
Kuru yerler halıdır
Oğlan adın Hüseyin
Gel delmeni (Ceket) asayım
Anan çeksin kahrını
Ben bağrıma basayım
Çıktım ceviz dalına
İrisini irisini toplamaya
Yattım yârin dizine
Kucaklıya kucaklıya
Deveyi düzde gördüm
Sürmeyi gözde gördüm
Zahmarıda gül olmaz
Ben gülü kızda gördüm
Su gelir millendirir
Çayırı çimlendirir
Şu Kaman’ın kızları
Ağarazı dillendirir
Evleri taş arası
Gözleri güzel alası
Beni koymuş yâr sevmiş
Gözleri kör olası
 üzüm asmasıyım
Dükkanlar basmasıyım
Ben hasta değilim
Yâr hastasıyım
Git yârim sağlığınan
Gül yolla yağlığınla
Yağlık eskir, gül solar
Kendin gel, sağlığınan
Başımda poşumunan
Gezmedim eşinmen
Ne yollar bekledim
Şu cahil başımnan
Öğretmenin odası
Taş, kiremit sobası
Terziler hapı yuttu
Geçti terzi modası
Kara kaşık destesi
Geliyor biçer sesi
Ben yârimi tanırım
Siyahtır elbisesi
İşlikler giyer penpeden
Efemi oldun giymeden
Al yârim tabancayı
Mermi parası benden
Altınım dört değil mi?
Sözlerin mert değil mi?
Aldım yâri elinden
Bu sana dert değil mi?
Motorun tekerleri
Bindirin bekârları
Benim yârim Kaman’dan
Getirin şekeri
Kaman’dan mı geldiniz
Yoruldunuz, öldünüz
Bir yârime değil
Hepiniz hoş geldiniz
Başpınarın suyundan
Arık Cemal’in huyundan
Doldur gungula (küçük desti) yı
İçem Safhaların suyundan
Camız’ın Amed’in hanında
Iraya’nın damında
Çok yattım kaktım
Kaman’ın toprağında
Ağ üzüm asmasıyım
Güzeller yosmasıyım
Gız memen eğri bitmiş
Ben onun ustasıyım
Ay doğar elek gibi
Gün doğar melek gibi
Kaman’ın gençleri
Dondurma bebek gibi
Kahve pişir koyu olsun
Koy fincanı duru olsun
Beni yârdan ayıran
Sol böğründen vurulsun
Dama çıkma iz olur
Kumaş pantolon toz olur
Sol böğrüme pek basma
Oğlan olmaz kız olur
Kahveyi pişirirler
Köpüğünü taşırlar
Burada püskül sallarlar
Kaman’da değişirler
Çorabın ağına bak
Dönder de bağına bak
Oğlan seninle kaçarım
Şu Kaman’ın dağına bak
Başımda pullu çarım
Mor olursa mor olsun
Giderim üniversiteye
Zor olursa zor olsun
Irmağa suya vardım
Bilmem neye vardım
Su değil benim derdim
Yâri görmeye vardım
Gidiyom âle beni
Zülfünle bağla beni
Zülfün gonca gül ise
Bir gül ver âle beni
Şu derenin uzunu
Kıramadım buzunu
Aldım Çerkez kızını
Çekemiyom nazını
Bağa girdim üzüme
Çubuk değdi gözüme
Çubuk gözün kör olsun
Yar göründü gözüme
Dağda davar yayılır
Tekeleri sayılır
Çıkma duvar dibine
Seni gören bayılır
Cevizden gazel indi
Dibine güzel indi
O güzeli bir öptüm
Dişime nazar indi
Kazana çatal matal
Arasında aslan yatar
Bir gelin yetmiyo mu?
İki alanın derdi artar
Kar yağar ipek gibi
Savrulur kepek gibi
Yârim kapıya gelmiş
Dolanır köpek gibi
Sulara basma güzel
Bakışı yosma güzel
Baban bizi ayırdı
Sen selâmı kesme güzel
Suya düştü gülümüz
Ötmüyo bülbülümüz
Sen orda, ben burada
Böylemi geçecek günümüz
Çalıya yaban derler
Ökçeye taban derler
Hiç gönüllenme yârim
Adına çoban derler
Pınara desti koydum
Damla damla dolacak
Benim sevdiğim oğlan
Öğretmen olacak
Al giydim alsın diye
Mor giydim görsün diye
Çeşme başına gittim
Sevdiğim görsün diye
Altın tabaka oldum
Yâr önüne kondum
Yârim saat takmamış
Kösteği ben oluyum diye
Uya düştü gülümüz
Ötmüyo bülbülümüz
Bir kuru sevdayla geçti
Şu çekilmez ömrümüz
Almadan gel, almadan
Yollar çamur olmadan
Eğil bir yol öpeyim
Al yanak solmadan
Kaynanam kaynana olsa
Evin içi balla dolsa
Alamandaki yârimi
Bana getiren olsa
Kaman çiftlik gibi
Kurudum iplik gibi
Alamana yâr saldım
Dolanıyom keklik gibi
Sarımsağı satarlar
Sapı ile tartarlar
Varmam ben avratlıya
Sıra sıra yatarlar
Ben bir altın kutuyum
Yâr elinden tutuyum
Koyur Gardiyan Ahmet
Tek sana otuz oruç tutuyum
Evleri başpınarın başında
Püsküllü fes başında
Ben ağlamayımda kim ağlasın
Nişanlım kel, kırk yaşında
Kuş kalesinin üstü çal
Gel beni al
Allah’ına kurban olayım
Saracaksan çabuk sar
Mavilim herk ediyo
Hergini terk ediyo
Hergin tepeni yesin
Yâr elden gidiyo
Mavilim mavuşalım
Tenhada buluşalım
Mavilim yazık sana
Bal koydum azık sana
Başpınar akmıyo
Havası kokmuyo
Başka yerden evlendin
Kaman kızı gibi bakmıyo
Bahçelerde mor çiçek
O çiçek biçilecek
Ana gözlerin aydın
Şerbetim içilecek
Karadut parmak gibi
Kız yüzün kaymak gibi
Seni benden ayıran
Kurusun yaprak gibi
Şu dağlar olmasaydı
Çiçeği solmasaydı
Ölüm Allah’ın emri
Ah ayrılık olmasaydı
Bahçeye koydum salıncak
Eline verdim oyuncak
Benim sevdiğim oğlan
Hakim olacak
Karanfilsin gazelsin
Ufacıksın güzelsin
Merak etme sevdiğim
Sen herkesten güzelsin
Deniz dolgusuz olmaz
Dünya sevdasız olmaz
Yâri güzel olanın
Başı sevdasız olmaz
Oğlan işlik giyinmiş
Giyinmişte soyunmuş
Varmış anasına da
Öptüm diye öğünmüş
Yumurtanın sarısı
Yere düştü yarısı
Görümcem verem olmuş
Kaynanama olsun darısı
Kavakta kuru gazel mi olur?
Her evde güzel mi olur?
Şu Kaman’ın gençleri
Her yerden güzel
Gidiyom, gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sen benden vaz geçtin
Ben senden geçemiyom
Biter Kırşehir’in gülleri biter
Şakır dalında bülbüller öter
Çok olur güzeli de
Hep kendine yeter
Bahçeyi belleyeyim mi?
Sıgara yollayayım mı?
Ay doğdu şafak attı
Daha kız yalvarayım mı?
Kalede otur yârim
Ayağı potin yârim
Sana asker diyorlar
Beni de götür yârim
Dam başında su durur
Oğlan kıza gömlek yudurur
Oğlan cahil, kız cahil
Vallâ şimdi bunlar kudurur
Bahçem büyük gezemem
Kalemim yok mektup yazamam
Vallâhi yemin ettim
Yeminimi bozamam
Bahçede iğde midir
Dalları yerde midir
Her gelene gönül verme
Sendeki mide midir
Aşağıdan geliyor
Beni görmüş gülüyor
Elinde tuz torbası
Davara tuz veriyor
Tepebaşı Dadaloğlu ziyaret
Buldum yâri gel gezek
Yârin koynunda yattım
Ben yârimi severek
Bahçelerde hurmayım
Yeşilbaşlı turnayım
Senden başka seversem
Gençliğime doymayım
Mendili yele yele
Ben düştüm gurbet ele
Yedi mendil çürüttüm
Gözyaşım sile sile
Bizim bağın başını
Süpürseler taşını
Yine canım istedi
Gaynımın gardaşını
Çeşme başında taşlar
Asker çamaşır haşlar
Kaldır asker şapkanı
Görünsün çatık kaşlar
Kale dibinde tandır
Yandır Allah’ım yandır
Beni bir şahin eyle
Yârin dalına kondur
Kaleden inişelim
Atlara binişelim
Kaldır oğlan şapkanı
Bayramda buluşalım
Şu dağın ardındayım
Güzeller yurdu Kaman’dayım
Eller ne derse desin
Ben senin derdindeyim
Armudun ağaçları
Hep kurudu başları
Yârime kurban olsun
Hep Candarma Çavuşları
Çay aşağı çağlarım
Gülü deste bağlarım
Birisi kendim için
Birini yâre yollarım
Suyolu susa yolu
Uzadı suyun yolu
Desti gulpun kırılsın
Ağrıdı yârin kolu
Elinde gül gezdirir
Güle şeker ezdirir
Bir dürzü babası var
Oğlanı bekâr gezdirir
Tren gelir öterek
Kömürünü dökerek
Ben yârimden ayrıldım
Gözyaşımı dökerek
Gaş atıp durma oğlan
Ümitlenme boşuna
Benden sana hayır yok
Çek git Allah aşkına
Değirmende unum var
Allah’tan umudum var
O yâr benim olursa
Kuzulu kurbanım var
Git kekliğim ot getir
Yârimden mektup getir
Eğer kendi gelmezse
Kanadından tut getir
Çay benim çeşme benim
Ardıma düşme benim
Ben seninle dalga geçtim
Sevdiğim başka benim
Karşıdan gelen kişi
Hayırdır yârin işi
Ayağını denk at
Karışık gördüm düşü
Sıra sıra destiler
Hepten suyu kestiler
Babam beni satmadı
Düğürcüler küstü
Dağda davar izi
Evlinin ne yüzü var
Gurban oluyum ergene
Türlü türlü nazı var
Yamaçtan gel yamaçtan
Elbisesi kumaştan
Anne yâre darılma
Zaten ölüyor telaştan
Üstüme fazla düşüyorsun
Canımı sıkıyorsun
Aşkına hayır dedim
Daha ne bekliyorsun
Yârim gider yollara
Başı değer dallara
Anası gömlek diktirmiş
Gurban olduğum kollara
Dam başında karpuzlar
Halt etsin büyük kızlar
Bir milyona gidiyor
Yeni yetişen kızlar
Hani bilmem ne deyim
Hangi yola gideyim
Bir maninin yolunu
Beş mani borç edeyim
Mani bilirim atmış
Güle ırayhan katmış
Erkek oğlan taş toprak
Bizi nurdan yaratmış
Defe vurun biriniz
Yıldızlara sürünüz
Bir manide siz söyleyin
Gırıldımı diliniz
Elindeki gergefi ger
Odamıza halı ser
Emmimin oğlu istiyor
Baba beni ona ver
Ortapınar’ın başı güzel
Astap yurlar daşı güzel
Şu Kaman’ın içinde
Benim yârim alayından güzel
Kar yağar üğüm üğüm
Elinde yaldız güğüm
Yitirdim de ararım
Sevdiğim bir yol gören
Benim yârim Kaman’da
Yazı yazar masada
Yazısını bitirmiş
Dolanıyor pazarda
Harman yerini süpürdüm
Bağdaş kurup oturdum
Yazıklar olsun bana
Nazlı yâri yitirdim
Karatavuk kaz oldu
Komşular gambaz oldu
Yavuz komşu şerrinden
Yâre varılmaz oldu
Bizim bağlar buradır
Gülü sıra sıradır
Yâr Kaman’dan gideli
Gönlüm ardı sıralıdır
Mektup yazdım acele
Al elini hecele
Mektup vekilim olsun
Al koynuna gecele
Gedikten aşırdılar
Yolu sarpa düşürdüler
Kör olası emmilerim
Gurbete düşürdüler
Tohumlar ekilmiyor
Yapraklar dökülmüyor
Nazın bu kadarı da
Doğrusu çekilmiyor
Çiçeğim açtı solmaz
Çilem bir türlü dolmaz
On beşinde yar seven
Ölür iflah olmaz
Kaman’ın kavakları
Titreşir yaprakları
Sakızlı güle benzer
Yârin yanakları
Dağlarda elma olmaz
Dibinde kalma olmaz
Kavuştur sen lafları
Elbet yanına kalmaz
Ay doğar ışık gider
Gölgesi şaşık gider
Sevdiğini almayanın
Gözleri açık gider
Şu derenin sazları
Vak vak ötüyor kazları
Şu Kaman’ın kızlarının
Sürmelidir gözleri
Dama çıktım dam değil
Penceresi cam değil
Yar için ölürsem
Oda bana gam değil
Yar gelir güle güle
Saçları lüle lüle
Yârimi bana bağışla
Vermem onu ele
Büyük cevizin dibi
Ne geziyon el gibi
Salında gel yârim
Helal malım gibi
Büyük ceviz yarıldı
Anam babam darıldı
Darılırsa darılsın
Eloğludur sarıldı
Kaleden bakmayınan
Şapkayı yıkmayınan
Adama kız mı verirler
Geriden bakmayınan
Ceviz meyvesi güzel
Güz gelince döker gazel
Beni sevmez demişler
Seni severim ezel
Karanfil kurutmadım
Yâr seni unutmadım
Hatırını da saydım da
Üstüne yâr tutmadım
Duvar örülmem diyor
Çamur karılmam diyor
Gırılası kollarım
Yâre sarılmam diyor
Karşı bağın üzümü
Gelin kırma sözümü
Utandım da diyemiyom
Bir öpeyim yüzünü
Gedikten aşırdılar
Yolumu şaşırdılar
Kör olası emmilerim
Gurbete düşürdüler
Evleri araymış
Damları saraymış
Sıtkınan bakmamıştım
Oğlunu da karaymış
Kalede evimiz var
Oğlan ananı yolla
Babamın gönlü olmazsa
Düğürcülerini kovalar
Öncâm peştamalli
Severim gıştan beri
Oda nisbete bindi
Başlamam hindiden keri
Köpek katıran olsa
Bala batıran olsa
Almanya’daki yârimi
Bir getiren olsa
Kaleden indim düze
Yiğitler geldi bize
Sakallılar sevinin
Gelinler kaldı size
Uzun uzun kavaklar
At oynatır savaklar
Gel kız bize gir
Varsın olsun duvaklar
Evlerinin önü çiçek
Bir su verinde içek
Kurban olduğum kız
Düğünümüzde olsun köçek
Köprünün üstü yıldız
Nerden geliyon baldız
Sen git de bacın gelsin
Yatamıyom yalınız
Kalenin altı diken
Yaktın beni gül iken
Allah’ta seni yaksın
Üçgünlük gelin iken
Odanda hasır mıyım
Kapında esir miyim
Doğrul da bak yüzüme
Neremde kusur benim
Kaynananın gezeni
Geline kusur yazanı
Oğlun bana dedi ki
Durma başına çal kazanı
Gara gara kazanlar
Gara yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Aramızı bozanlar
Sarımsağı gırparlar
Sapıyla tartarlar
İş bilmiyen gızları
Üve üve satarlar
Çayıra çaktım kazık
Kaynanam ölmüş yazık
Öldüğünü aramam
Bir top kefene yazık
Bağda çayır yolarım
Kollarıma dolarım
Varırsam yanına gelin
Saçlarını yolarım
Ayakkabı giyerim
Üstü güzel olursa
Kaynanamı severim
Oğlu güzel olursa
Rafta sini münü
Ana ben yemem onu bunu
Beni gören kızların
Bağlansın ağzı dili
Altın tabak olaydım
Yâr önüne konaydım
Yârim saat takmış
Kösteği ben olaydım
Ağaçlarda kestane
Kestane tane tane
Benim sevgili yârim
Bir tanedir bir tane
Şu kaynanayı ne yapmalı
Kaynar kazana atmalı
Yandın gelin deyince
Altına odun atmalı
Merdivenin altından
Odama gel odama
Essahtan bir yâr gibi
Naz ediyon adama
Karpuz kestim suyumuş
Yâr dizinde uyumuş
Işmar ettim bilmedi
Acep nerde büyümüş
Karpuz kestim kırmadan
Yâr geliyor harmandan
Sen zalimin kızı
Beni kestin dermandan
Karpuz bıçaklanır mı?
Ucu saçaklanır mı?
Kahrolasın ceyyar
Baldız gucaklanır mı?
Köprünün üstü bostan
Yıkılsın Arabistan
Arabistan kızları da
Ne don giyer ne fistan
Gözleri aklımı aldı
Beni sevdaya saldı
Canım asılı kaldı
Zülfünün telinde
Evlerinin önü iğde
İğdenin dalı yerde
Bir yar sevdim
O da gurbet elde
Elmanın alıçları
Elma verir uçları
Ben Kaman kızlarını bilirim
Badem olur kaşları
Aman oğlan ne yana
Çalma kekil bu yana
Yat dizimin üstüne
Dönüp yatma o yana bu yana
Adana yollarında
Pamuk yorgan kollarımda
Allah canını alsın
O yârin kollarında
Al alma boyanır mı?
Sevsem uyanır mı?
Sen orada ben burada
Buna can dayanır mı?
Al elma dalda kaldı
Gözlerim yolda kaldı
Eller erdi murada
Bizimki dilde kaldı
Al yanak allanıyor
Yazması pullanıyor
Çıkmış karşıma
Gelmeye nazlanıyor
Al yorgan atılmıyor
Sevdiğim tutulmuyor
Ölüm var, ayrılık var
Böyle çekilmiyor
Arkasına giymiş Alman gocuğu
Yarimin yediği domuz sucuğu
Tez gel kurban olduğum
Senesi gecenin olmaz
Eğil dağlar üstüme eğil
Alamancı geliyor benimki değil
Eğer bu haftada gelmezse
Bende babamın evine giderim
Irafta gül suyu
Uyu sevdiğim uyu
Sana sarhoş diyorlar
İçtiğin üzüm suyu
Kavak gazeli yârim
Dünya güzeli yarim
Askerliğini yap gelde
Öyle gezelim
Keten gömlek yaka
Öldüm oğlan baka baka
Keten gömlek bezim var
Alen oğlan sana sözüm var
Ata binip savuşma
Yandan dolaşma
Sen babama düğür gönder
Gerisine karışma
Al alma kızıl elma
Rafta dikili elma
Ben aklına düşürdüm
İster al ister alma
Al almanın dördünü
Sev yiğidin dördünü
Seversen yiğit sev
Çekme kötünün derdini
Bağa girdim budanmış
Güle bülbül dadanmış
Benim sevdiğim oğlan
Anasından ayrılmazmış
Bağda gülü var
Yanağında beni var
Eğil bir yol öpeyim
Dudağında balı var
Odanın kilimleri
Saydım dilimleri
Çalımlarından geçilmiyor
Zenginin gelinleri
Değirmen bendiynen
Döner kendi kendine
Mahallemizde üç kız var
Birisi kendime
Evlerinin önü marul
Sular akar gürül gürül
İnce belden gülüm
Sıkı sıkı sarıl
Çık dala kiraz deşir
Dibinde kahve pişir
Kahveyi içerken gelin
Beni aklına düşer
A benim nazlı yârim
Çorbası tuzlu yârim
Ne dedim de darıldın
Tercüman sesli yârim
Sap kağnısı gidiyor
Sapı saman ediyor
Sevdiğimin öküzleri
Hoo demeden gidiyor
Harman yeri sürmüşler
Yerini süpürmüşler
Gözün aydın sevdiğim
Seni bana vermişler
Bulguru kaynatırlar
Sokuda yaylatırlar
Düğün yerinde
Kız gelin oynatırlar
Kestane köz
Bitti söz
Biz yatacağız
Kalkın gidin siz