İstiklâl Savaşı Gazisi ile Cumhuriyet Bayramı

Yaşar Şahin
Yaşar ŞAHİN: Emekli öğretmen, Şair ve Araştırmacı. Bu zamana kadar çok sayıda gazete ve dergide makaleleri yayınlandı. Kaman tarihi, kültürü ve yaşantısı üzerine çok fazla kaynak ve bilgiye sahip.
29.10.2019
619
A+
A-

İstiklal Savaşı gazisi ve Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden Ali Rıza Genç (1893-1986)

Ben dede sevgisi görmedim. Annemin babası Çanakkale’ye savaşmaya gitmiş, gelmemiş… Babamın babası Sakarya’dan yaralı gelip ölmüş.

Yolda, çarşıda, pazarda nerde bir İstiklal Savaşı gazisi görsem dede sevgimi onlarda hissetmişimdir.

Öğretmenlik yaptığım köylerde ilk önce İstiklal Savaşı gazilerini sorup araştırmışımdır.

1971-1975 yılları arasında görev yaptığım Kaman’ın Tatık Köyü’nde Ali Rıza Genç adında İstiklal Savaşı gazisi vardı. Köylü kendisine Goca Muallim diyordu. Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerindendi. Sözü sohbeti dinlenir, bilgisi görgüsü yerinde bir kişiydi. 1973 Cumhuriyet Bayramı gecesi kendisini ziyaret ederek açılış konuşması için törene davet ettiğimde bir sevinç bürüdü içini…

-Dün gibi hatırladı. O gün 29 Ekim 1923, bugün 29 Ekim 1973. Demek elli yıl oldu dedi.

Sözün burasında durdu, iç geçirdi… 50 yıl öncesini geçirdi aklından, yavaşca doğruldu, halı minderinden halı yastığa dayanarak sigarasından duman çekti. Gözleri kan ve barut kokan günleri anımsadı. Ortalık yıkık, bakımsız; her yerde savaşın izleri.  Elde avuçta bir şey kalmamış. Ama o ulus dimdik ayakta. Ulusun gönlü umutlu. Kolay mıydı çarpışmak, savaşmak, yurdu savunmak ve yedi düvele karşı koymak. Ulus sevgisi, özgürce insanca yaşama sevgisini düşününce zor diye bir şey kalır mıydı? Gülle, kurşun yağmuru vız gelir insana. Aşılmaz sanılan siperler aşılır. Kimsenin ummadığı savaş kazanılır. Yenilmez denen düşman yenilir.

– Hey gidi günler ne de çabuk gelip geçti, dedi.

Düşündü hesap etti:

– 29 Teşrinevvel 1339 Eski tarihle Cumhuriyet’in ilan günü. Demek elli yıl oldu ha, dedi.

– Demek 50 yıl geçmiş, 30 luk yaşıma 50 eklenmiş, dedi ve yavaşca doğruldu…

-O günlerde bana köylüler soruyordu.

-Soran dağları aşmış, sormayan düz yolda şaşmış Muallim, sen anlat da biz de dinlesek Cumhuriyet nedir?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Çocuklarımız İkinci Dönem İçin Okula Giderken Büyükler Ne Yapmalı?

Onlara:

-Cumhur: halk, topluluk demektir. Benim bildiğim, halkın kendi kendisini yönetmesidir! Herkesin devlet yönetiminde söz hakkı olmasıdır! Millet egemenliği, anayasasının koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır, dedim.

-Hey günler… Tam 50 yıl geçmiş dedi.

-Ya böyle öğretmen oğlum…

Eve gelip T.C. anayasasına baktım.  Anayasamızda halkın kendisini nasıl yöneteceği yazılı. Şöyle bir göz gezdirdim:

Birinci madde: “Türkiye Cumhuriyeti bir Cumhuriyettir” deniyor.

Dördüncü madde: “Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletindir. Millet egemenliği anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlarca kullanır.”

Anayasanın yetkili organ dediği TBMM dir. Meclis milletin seçtiği temsilcilerden meydana gelir. Millet bu temsilcileri seçip gönderir.  Devleti benim adıma yönet der. Bakar seçtiği kişinin çalışıp çalışmadığına, zamanı gelince de değerlendirmesini yapar. Yani, seni nasıl çıkarmayı bildiysem indirmeyi di bilirim der.

O gün Cumhuriyet’in 50. yılıydı. Büyük bir gündü. Okulun pencerelerini, kâğıt bayraklar, balonlar, kağıt zincirlerle süslemiştik. Okul bahçesinin yüksekce bir yerine konuşma masası hazırlanmıştı. Bayrak ve Atatürk’ün resmi de masada ceviz dalları ile süslenmişti. Köyün nerdeyse tamamı erkenden okulun bahçesine gelmişti.

İstiklal marşı ve saygı duruşundan sonra konuşma masasına geldim ve ilk konuşmayı İstiklal Savaşı gazisi emekli öğretmen Ali Rıza Genç’ in yapacağını duyurdum. Herkes alkışladı…

Muallim, heyecanlı fakat güvenli adımlarla masaya yürüdü ve masanın önünde durdu. İki eli ile ceketinin düğmesini ilikledi. Öne sarkan başından sol eli ile foterini çıkardı. Doğruldu, doğruldu esas duruşa geçip bayrağı ve Atatürk’ü selamladı. Tıpkı 20 yaşındaki bir asker gibiydi… Kürsüye geçti ve kendini dinleyenleri bir süre süzdü. Yüzüne bir canlılık gelmişti.  Gözü parlıyordu. Hafif kamburluğu gitmişti, başı dimdik duruyordu. Sağ elini kaldırdı, işaret parmağını uzattı. Gür ve heyecanlı bir sesle konuşmaya başladı:

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Nahif insanlara sahip çıkalım

-En iyi yönetim Cumhuriyet’tir. Yaşadığım ve bildiğim kadarıyla bunu anlatacağım size. Zaman durmuyor çocuklar, dedi.

Meydandaki kalabalığın gürültüsü birden kesilmişti. Herkes cankulağı ile onu dinliyordu.

-Ben eski devlet şeklini de gördüm çocuklar.  Başa kim çıkar kim iner bilinmezdi. Bu halkın isteğine bağlı değildi. Başta bir padişah bulunurdu, ağzından çıkan kanundu. Hep onun dediği olurdu. Sizin anlayacağınız koskoca milletin hayatı iki dudağın arasındaydı. Savaş derse savaş; barış derse barış olurdu. Neyse, bırakın bunları, dedi.

-Yalnız, Cumhuriyet’in kıymetini bilin.  En iyi, en güzel yönetim Cumhuriyet’tir. Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Atatürk’ün Cumhuriyet’i ilan etmekte amacı halkın bağımsız ve özgür olmasıydı. Halkın serbestce, isteyerek yönetime katılmasıydı. Halkın kendiişlerine kendinin karar vermesiydi, dedi…

-Zaman durmuyor, zamanla her şey değişiyor. 50 yılda neler değişti, burada sayıp dökmenin yeri yok.  Çivi dahi yapamıyorduk. Elli yılda nereden nereye geldik. Ben onu bilir onu söylerim. Büyük Atatürk düşündü, düşündü en iyi yönetimi buldu. Cumhuriyeti ilan etti. Bize de emanet edip gitti. Sizler de Cumhuriyetin kıymetini iyi bilin çocuklar, diyerek konuşmasını bitirdi.

Hey Goca Muallim. Ne de güzel söyledin. Akıldan çıkacak şey midir bu… Bugüne baktığımızda 96 yılda neler değişmemişti ki… Bunlar Atatürk’ün devrimleri ile olmuştur. Ne canlar, ne şehitler verdik biz bu Cumhuriyet için. Nur içinde yatın… Vatan sağ olsun, Cumhuriyet varolsun!

Minnetdarız M.Kemal Atatürk’e, tüm şehit ve gazilerimize…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.