Elde ne idareciler var!

16.02.2022
7.211
A+
A-

Çöp almayı, adam yerleştirmeyi, park yapmayı hizmet kabul eden bir halk var. 3 yıldır yapılamayan yollar, taş üstüne taş konmaz iken nüfus ve ekonomik olarak çökme noktasına gelmiş, senin benim siyasetim diye kördöğüşü yapan koskoca bir il kaldı elimizde. Bir ara 80 Bine dayanan nüfusu 35 Bine düşmüş, koca bir köy olmuş Kaman’da da durum farklı değil. Daha iyisini ve fazlasını istemek ise nankörlük olarak görülmekte.

Aksaray Valisi, tebdili kıyafet denetimde, biz nankörlük yapmaya devam…

Türk Devlet geleneğinde oldukça önemli bir yere sahip olan kıyafet değiştirerek halk arasında asayiş ve sosyal durumun bizzat kontrol edilmesi olayı halen kendisini “devlet adamı” olarak gören bazı idarecilerimiz tarafından sürdürülmekte.

Osmanlı Padişahlarının da sık sık başvurduğu bu yöntem Tanzimat ve Cumhuriyetle birlikte çok sesli siyaset hayatımız sırasında ne yazık ki devlet yöneticileri tarafından yerine getirilemese de onların yerine devletin en üst memurları olan Valiler tarafından ara ara medyaya yansıdığı kadar getirildiğini bilmekteyiz.

Tebdili Kıyafet denetimlerinin en meşhuru olan; 11 yaşında tahta geçen, 28 yıl hüküm süren 17’inci Osmanlı Padişahı 4’üncü Murat’ın içki yasağını kontrol etmek için gece yarası sandala binerek alkol tüketen sandalcı ile olan diyalogunu duymayanınız yoktur.

“Murad, Sadrazamı ve cellâdı ile kıyafet değiştirip Üsküdar’dan karşıya geçmek için bir sandal kiralarlar. Biraz açıldıktan sonra, sandalcı testisini çıkarıp içki içmeye başlar. Padişah, kokusundan anlar. Biraz da kendisi ister. Sandalcı fazla içme çarpılırsın, diye takılır. Sultan biraz içtikten sonra sandalcıya bunun yasak olduğunu bilmiyor musun, diye sorar? Sandalcı biliyorum da burada bizi kim görecek, der. Sultan, biz söylersek, der. Sandalcı, söyleyemezsiniz sizde içtiniz, der. Sultan, ya ben Padişah bu yanımdaki de Sadrazam ise naparsın, diye sorar. Sandalcı da basar kahkahayı ve der ki; ben size demedim mi çok içmeyin çarpılırsınız diye. Bakın, bir iki yudum aldınız biriniz Padişah oldu biriniz Sadrazam, der. Padişah kendi de içtiği için sandalcıyı affeder.”

Şimdi size burada bunun gibi onlarca yaşanmış fıkra tadında tarihi olaylar alıntılaya bilirim ama konumuz o değil.

Konumuz, halkın içinde bulunduğu durumu devlet kademesine, yöneticilere ve siyasilere duyuramaz durumda olduğu dur. Bu durumu bilen birçok devlet adamı da çıkmamış değildir. Bunlar arasında en ünlü devlet adamlarımızdan olan 1979 yılında Kaman Kaymakam Vekilliği de yapan Vali Recep Yazıcıoğlu’nu bilmeyeniz yoktur. Hatta adı Bahçelievler Mahallemizdeki bir okula da verilmiştir. Araştırırsanız onun yaşanmış hikâyelerini de rahatlıkla bulabilirsiniz. Okumaktan kimseye zarar gelmez, bilesiniz istedim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  milli eğitimde N’oluyor?

Bu arada ilçemizdeki birçok kamu kurumunun ve Kaman Ortaokulunun yapımını ve açılışını gerçekleştiren 1960’ların ihtilal Kaymakamı olan ve ismi parklarından ve sokaklardan silinen Süreyya Şehitoğlu’na rahmetle anmadan geçemeyeceğim.

AKSARAY VALİSİ HAMZA AYDOĞDU VAKASI

Biraz tarihi cümle olsun diye “vaka” yazdım ama olay gerçek. Gerçi tebdili kıyafet ama hem resim çekilmesi, hem de medyaya yansıması biraz mizansal olduğu yönünde kalbime şüphe düşse bile sonuç itibarıyla “devlet adamı” Sayın Valimiz kamu kurumundaki aksayan yanları görmüş ve 5 kişinin görevden uzaklaştırılması talimatını da vermiş.

1920’den 1933’e kadar il merkezi olan ve sonra Niğde’ye bağlanarak Kırşehir ilimiz ile aynı kaderi paylaşan komşumuz Aksaray ili, 1989 yılında yeniden il merkezi olmuş ve şuanda hem nüfusu hem de sanayi ile ilimiz Kırşehir’i kat be kat geçerek kader diye eskiye takılmadan yolunu çizmiş bir Gazi İlimizdir. İl yönetiminde ise henüz 47 yaşında idealist bir Vali bulunmakta.

Bu Vali’nin adı Hamza Aydoğdu. Haberi ise şu şekilde:

“Kafasına beresini takmış paltosunu giymiş ve tam yüzünü kapatacak şekilde maskesini takmış kısacası tebdili kıyafet yaparak yanında şoförü, koruması, fotoğrafçısı olmadan Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesinin koridorlarında hasta ve yakınları ile tek tek hasbihal etti. Koridorda dertlerini dinleyen kişinin Vali olduğunu öğrenen vatandaşlar şaşkınlık yaşarken, ‘Sayın Valim Allah sizden razı olsun,’ sözleriyle dualar ettiler.”

BİZDE İSTERÜK

Bu haber ve daha önceki birçok okuduğum haberde olduğu gibi hep dilime takılır, “Elde ne idareciler var,” diye.

Kaman’da isim vermeden aktaracağım ve zannımca birçok kişinin bildiği yaşanmış bir fıkra var. Fıkra ya işte; Kaman’da bir Avukat ağabeyimiz yüzde yüz haklı olan bir hemşerimizin davasına bakar. Dava başka bir şehirde görüleceğinden araçla o şehre gidilir ve yolda birazda nevale cinsinden alkol alınır ama yolda uzundur ve yorar. Neyse kısa keseyim, mahkemeye çıkılır. Karşı tarafında cevval mı cevval genç bir Avukatı vardır. Bizim Avukat Ağabey mahkeme de daha ağzını açmadan dava görülür ve karşı taraf kazanır. Mahkeme çıkışında haklı oldukları davayı kaybetmenin sıkıntısıyla anca kendine gelen ağabeyimizin ağzından tek bir kelime çıkar; -‘Elde ne avukatlar var!’ diye…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Bir De Bunu Deneyin!

Kıssadan hisse, ellerin illerinde ilçelerinde ne siyasetçiler, ne yöneticiler, ne idareciler var ki bizi her daim kat be kat geçmekteler. Bizde ise meşhur Kırşehir Cacabey Meydanı ile Kaman Cumhuriyet Meydanında elinde çekirdek işleyenlerin dedikodusu, insanların hasetliği ve cahilliği kaldı elimizde.

Çöp almayı, adam yerleştirmeyi, park yapmayı hizmet kabul eden bir halk var. 3 yıldır yapılamayan yollar, taş üstüne taş konmaz iken nüfus ve ekonomik olarak çökme noktasına gelmiş, senin benim siyasetim diye kördöğüşü yapan koskoca bir il kaldı elimizde. Bir ara 80 Bine dayanan nüfusu 35 Bine düşmüş, koca bir köy olmuş Kaman’da da durum farklı değil. Daha iyisini ve fazlasını istemek ise nankörlük olarak görülmekte.

Ne diyelim artık, biz nankörüz.

YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

  1. Eftal Ceritoğlu dedi ki:

    Kalemine cesaretine sağlık hemşehrim. Gerçekleri görebilmek söyleyebilmek sorunların çözümüne hizmet etmektir. Kırşehirin komşuları iller her bakımdan ilerlemekte biz neden yerimizde sayıyoruz diye sorgulayan insanlarımızı çoğaltamazsak yerimizde sayarız. Size bir anımı anlatayım. 1973 de Kaman’a geldiğimde ticaretin gelişmesi tüccarların birliğinin sağlanması için ticaret sanayi odası gerektiğini gördüm fikrimi desteklediler Kırşehir’den onay alarak odayı kuduğumuzda ilk seçimde üyeler iki guruba ayrıldı ben ortada kaldım aklıma hiç politika gelmemişti. Akıllı bir birliktelik oluşturamadık. Kimseyi suçlamak için değil alt yapımız çağdaş değildi şimdi nasıl bilmiyorum. Selamlar kolay gelsin.

  2. Sedat Aydın dedi ki:

    Çok güzel sorunları anlatmışınız. İbrahim Bey ama bu insanlara anlatamazsınız doğruyu.Bende bu insanlara diyorumki Kamandan Kanal İstanbulu izlesinlerki gözleri gönülleri açılır belki.Kaman a ne gerek varki.yola ne gerek varki Kamanda. Yapılan yollarıda bozdular.Yoldski çukurlara Kaman cevizi değilde Kaman patatesimi eksek acaba Niğde ye rakip olmak için.

  3. Değerli okur, takipçi ve hemşerilerimiz. Lütfen telefon ve sözlü olarak ilettiğiniz eleştiri ve yorumlarınızı buraya yazınız. Bu şekilde herkes görür, fikirlerinizden ve önerilerinizden yararlanabilirler. Teşekkürler…