Kültürel Zenginliğimiz ve Abdallar (Ustalarımız)

Yaşar Şahin
Yaşar ŞAHİN: Emekli öğretmen, Şair ve Araştırmacı. Bu zamana kadar çok sayıda gazete ve dergide makaleleri yayınlandı. Kaman tarihi, kültürü ve yaşantısı üzerine çok fazla kaynak ve bilgiye sahip.
09.06.2021
1.386
A+
A-

Toplumlar kültürel kimlikleriyle tanınırlar. Tarih, dil, din, sanat, gelenek ve görenek bu kültürel kimliği oluştururlar. Yeni nesillere miras olarak bu değerler bırakılır.

Kırşehir’imizin bu kültür hayatında önemli bir yeri bulunmaktadır. Tarihte, büyük ulusların üzerinde yaşadığı kültür ve sanat merkezi olmuştur.

12-13.yy Ahi Evran, Cacabey, Âşık Paşa, Melih Gazi, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Kaya Şeyhi, Hacı Baktaşi Veli, Yunus Emre, Edibâli bu toprağın kültür elçileri olmuşlardır. Selçuklu devrinin ağır basan Fars-Arap dili ve kültürüne karşı, kendi öz Türkçeleriyle ve kültürleriyle karşı çıkmışlardır ve Türk kültürünü ayakta tutmuşlardır. Daha sonraki dönemlerde Koyun Abdal, Âşık Musa, Dadaloğlu, Aşık Said ve Muharrem Ertaş bu kültürel görevi devam ettirmişlerdir. Kırşehir’imizin kültürünü oluşturan bu bilginler düşünürleri, ozanları, yazarları araştırmak ve anıtlaştırmak gerekir.

Kırşehir, Türk ulusunun genel kültür karakterini bozmadan sürdüren gözü tok, gönlü zengin insanlarla doludur. Sevinç ve kederlerinde ölçülü ve içten bir yaklaşımları vardır. Sofrasında katığını; halısında minderinde nakşını; yasında ağıtını; oyunda halayını; düğünde ustasını, zurnasını dinlemeden ve görmeden Kırşehir’imizin halkını ve folklorunu tanımak mümkün değildir.

Kırşehir’imizin folklorunun bu önemli unsurlarından olan davul ile zurna Anadolu’da kullanılan çalgıların başında gelmektedir. Bu çalgıları kullanmakta ünlü olan ustalarımız, Oğuzların Çavdur (Çavdar) Oymağının Bektaşi Türkmenlerindendir. Anadolu’nun Türkleşmesinde Horasan’dan bölgemize gelmişler Hacıbektaş, Avanos, Kırşehir, Çiçekdağ, Keskin ve Kaman yöresine dağınık bir şekilde yerleşmişlerdir.

Tarihçilerin Abdal (eskiden Allah sevgisi ile dolu dervişlere verilen unvandır), bizim ustalar dediğimiz; mutlu günlerimizde hep bizimle olan kültürel değerlerimizdir.

Abdallar, Oğuz Türklerinin Çavuldur (Çavdar) oymağı Türkmenleridir. Türkler, Orta Asya’dan Horasan ve Mezopotamya’ya geldiklerinde Müslümanlıkla tanışırlar, Araplarla kaynaşırlar. Araplar Türklere Türk-Emin (Türklere güvenilir anlamında) derlerdi. İranlılar ise konar-göçer Türklere Türk-Man (Man kelimesi Farsçada benzeyen anlamındadır) derlerdi.

Türkler Horasan bölgesinden Anadolu’ya göç yoluyla gelmişlerdir. Bunlardan bir kısmı yerleşik düzene geçerek köy kurup hayvancılık ve tarım ile uğraşmışlardır. Bunlara Köylü-Türk derlerdi. Pek çoğu da:

“Ekin ekme eylenirsin

Bağ dikme bağlanırsın

Sür koyunu, keçiyi, çek deveyi

Gezdikçe beylenirsin.”

Deyip konar-göçer olarak dolaşırlar.  Siz kimsiniz diyenlere de “Men Türk’üm. (Men kelimesi ben anlamına gelmektedir.) Türk toplumunda; konargöçer, keçi, koyunla uğraşanlara Türkmen, deve ile uğraşan taşımacılık yapan Türkmenlere de Yörük, Türkmen toplulukları içinde marangoz, berber, dokumacı, sünnetçi, çalgıcılık, oyunculuk yapan, masal söyleyip şiir, destan, türkü okuyanlara da Abdal derlerdi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Nihayet zil çaldı

Abdal kelimesinin sözlük anlamı Allah’a yakın olmaya çalışan derviş, sufi, veli, bilge kişi demektir. Tarihimizde Dede Korkut’tan sonra Abdal Musa, Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Kalender Abdal, Pir Sultan Abdal gibi bilge kişiler abdal sıfatıyla adlandırılmışlardır.

Abdallar, abdal sözcüğünden hoşnut olmazlar. Toplum bu sözü “aptal” olarak yanlış kullandığından kendilerini teber olarak adlandırılırlar. Teber, Farsça küçük balta anlamındadır. O dönemlerde herkes silah, kılıç, kama ile dolaşırken abdallar mesleği gereği küçük balta taşırlardı. Gittikleri yerlerde ağaç kesip davul kasnağı ve çalgı aleti yapımında keski aleti olarak kullanırlardı. Kendi aralarında da teberce dedikleri Türkçe Farsça karışımı 300-400 sözcükten oluşan kendilerine özgü bir dil konuşurlardı.

Horasan’dan Anadolu’ya gelen Bey Dili Türkmen aşiretinin 80.000 çadırından 4.000’i çadırı abdal topluluğuydu. Abdallar Anadolu’ya bir Türkmen Beyi olan Yağmur Dede’nin himayesinde gelip Çukurova ve Orta Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Yağmur Dede’nin Türbesi Konya’dadır.

16. yüzyıl çalgıcılık, oyunculuk ve eğlencenin günah dendiği ve iyi gözle bakılmadığı dönemdir. Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın zamanında (1718-1730) Nevşehir imar edilir. Adana ve Kayseri bölgesinden beyaz toprak (kireçli toprak) getirmek için Çukurova ve Bozok (Yozgat) bölgesinden işçi ve deveciler getirtilir. Bunlarla birlikte Erciyes Dağı ve Hasandağı’nı yaylak Aksaray, Kırşehir ve Nevşehir Bölgesini kışlak olarak kullanan konargöçer Türkmenlere iskân emri çıkartılarak yerleşik düzene geçmeleri zorlanır. Kırşehir bölgesine; Yabanlı, Karacayurtlu (Karacakurt-Karacakürt), Karaduraklı, İnceboyunlu, Savcılı, Sıdıklı, Çadırlı ve Yağmurlu aşiretleri yerleştirilir. Yağmurlu Aşireti, Yağmur Dede’nin mensubu olduğu topluluktur.

Bu aşiretlerin içerisindeki Abdallar da Avanos, Hacıbektaş, Kozaklı, Kırşehir, Kaman, Keskin ve Koçhisar bölgelerinde de yerleşik düzene geçerler. Hacıbektaş’ın Yenice, Kozaklı’nın Karahasanlı, Gülistan, Çiçekdağı’nın Kırtıllı, Yozgat2ın Kırıksoku, Haymana’nın Büyük ve Küçük Çekirge Köyleri Abdal topluluklarının kurdukları köylerimizdir. Diğerleri de Boztepe kırsalında, Yağmurlu’nun Abdal Deresi, Meşeköy’ün Abdal Arılığı, Keskin’in Konur Dağı’nın güney yamacında Abdal Ağılı, Köprüköyü ile Tilkili Köyü’nün arasındaki Abdal Çayırı, Koçhisar’ın Muhlisobası’ndaki Abdal Öreni, Kaman’ın Çal Mevkii ile Yelek Kasabası arasındaki kısma da Abdal Yurdu dendiği bilinmektedir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Kaman Halk Kültürü

18. ve 19. yüzyıl Osmanlı’nın kargaşalık dönemidir. Eşkıyalığın, soygunun, zorbalık ve ev basmanın olağan sayıldığı bu dönemde kırsalda yaşayan Abdallar, yörede sözü geçen ağaların himayesine girip büyük köylere göçmüşlerdir: Yağmurlu Büyükoba’da Karayusuf Ağa, Meşeköy’de Tıraşlar, Kargın Aşiretinde Selimağa bunların koruyucuları olmuşladır. Ayrıca, Çağırkan ve Hacıaraplı Köylerini de yerleşmişlerdir. Bu yerleşmiş oldukları yerlerde köylünün kullanmadığı ve virane durumundaki evlere yerleştirilirler. Çok sıkıntı ve güçlük çekerler. Ogünlerinden kalma bir atasözümüzde şöyledir: “Abdal’a kar yağacak demişler, zavallı titremeye başlamış.” 1960’lı yıllarda Kaman Belediyesi, Kırşehir Belediyesi ve Keskin Belediyesi Abdallara arsa verip ev yapmalarına destek olmuşlar, Abdal kardeşlerimizde sıcak yuvalarına kavuşmuşlardır.

Abdalların yaşamı Hacı Bektaşi felsefesine uygun bir yaşam biçimidir. Hırsızlık, zina ve yalan affedilmez kusur sayılır. Abdalların en heyecanlı günleri bayram ve düğün günleridir. Bayram namazından sonra yemeklerini alıp bir büyüğün evinde toplanırlar, yemek yendikten sonra bayramlaşıp kucaklaşırlar. Kırgın olanlar kırgınlığını giderir, küslük ve kin yoktur.

Kırşehir, Keskin ve Kaman Abdalları akraba topluluklardır. Kız alıp vermeyi kendi toplulukları içinden yaparlar. Düğünlerinde ise çalgı işini kendileri yerine akraba oldukları diğer yerlerdeki ustaları getiriler, onların düğününe ise buradaki ustalar çalgıcı olarak gider.

Abdalların kayıtlı hiçbir sabıkası yoktur. Kavgacı ve şer insanlar değillerdir, beladan uzak dururlar. Bunla ilgili bir anıda da; “Ustaya sorarlar; Ustam kırlangıç neden yüksekten uçarken birden alçalıyor, alçaktan uçarken de neden yükseliyor, demişler. Ustanın cevabı: O’da bizim gibi beladan kaçıyor, olmuş.”

Çalgıcılığı ise önce aileden öğrenir, sonra bir ustada pişer. Çevrenin düğünlerine çalgıcı olarak gider. Bütün geçimi bunun üzerinedir. Yiyip, içmeyi ve konuşmayı sever, dostluğu bakidir. Bir atasözümüzde “Abdallın dostluğu köy görünene kadardır” der. Bu sözün içeriği ise Abdal köye düğün çalmaya geldiği zaman tanıdık tanımadık, zengin fakir ayırt etmeden sanatını icra eder, bahşiş olarak ne verirsen onu kabul eder anlamındadır. Eğitim düzeyleri ilkokul seviyesindedir. Bunun nedeni yaşam koşulları ve çalgıcılık mesleğine küçük yaşta başlamalarıdır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Kaman'ın Nesi Var? -2-

Bunların arasından yetişip toplumda ve Türk Halk Müziğinde ün salan değerli ustalarımızda da şunlardır:

Ustaların ustası Muharrem Ertaş, Yağmurlu Yusuf Usta’nın yanında pişmiştir. Çığırdığı bozlaklar (Bozlak; yavrusunu kaybeden devenin yavrusunu ararken çıkardığı sese bozulamak denir) yurt dışındaki müzik otoriterlerinin dikkatine çekmiş, sazı ve sesinde Türk Halk Müziğinin tarihsel değeri araştırılmıştır.

Hacı Taşan, ilk ustası Muharrem Ertaş olsa da onu yetiştiren Keskinli Salman (Çöke) Usta’dır. 1945-46 yıllarında Türk Halk Müziğinin büyük araştırmacısı Muzaffer Sarısözen Hoca Keskin’e gelerek Hacı Taşan’ın söylediği usta malı türküleri derlemiştir.

Çekiç Ali, Kaman’ın Meşeköy Köyünden Çekiçler kabilesindendir. Sazı kendi ailesinden öğrenmiştir. Âşık Seyfullah’tan feyiz alıp, Âşık Said’in, Âşık Seyfullah’ın ve yöre türkülerini söylemiştir. 1968 yılında İstanbul’da yapılan Türk Folklor Yarışmasında Kırşehir ekibinin başında katılarak sazı, sözü ve ekibiyle Kırşehir’e Türkiye birinciliğini kazandırmıştır.

Kaman’ımızın gururu Davulcu Âdem Göçer’de İstanbul’da yapılan Türkiye Davul Şampiyonasında Kaman ekibinin başında yaptığı gösterilerle ilçemize Türkiye Şampiyonluğunu getirmişlerdir. 2004 yılında Güney Kore’de yapılan Seul Olimpiyatlarında ise ülkemizi davul-zurnalarıyla temsil etmişlerdir.

Ustaların Ustası Muharrem Ertaş’ın ‘Sazımın Emaneti’ dediği oğlu Büyük Usta Neşet Ertaş, babasının ve yörenin usta malı türkülerini seslendirirken 1970’li yıllardan sonra ise kendi eserleriyle ününe ün katmış, içinde bulunduğumuz yıl UNESCO tarafından ‘Dünyada Yaşayan Kültür Hazinesi’ olarak kabul edilmiştir.

Bu kültürel değerlerimiz bazı yazar ve bilim adamları tarafından küçümsenerek Anadolu Çingeneleri ya da Mısır’dan gelen İspanyol Kıpti’leri olarak adlandırılmaya çalışılmıştır.

Biz susalım, onlara Büyük Usta Neşet, bakın ne diyor:

“Ey garip gönüllü dertli yoldaşım

Neden belli değil baharın gışın

Var mıdır sormazlar ekmeğin aşın

Zengin isen ya bey derler ya paşa

Fakir isen ya abdal derler ya cingan haşa

Garibim engin ol uyma cahile

Şeytanın kazancı nafile hile

Sana kulp takarlar üzülme bile

Zenginisen ya bey derler ya paşa

Fakir isen ya abdal derler ya cingan haşa.”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

  1. Eftal Ceritoğlu dedi ki:

    Bu güzel çalışmanız için teşekkürler hocam. Türmen ve yörük farklılıkları ve benzerlikleri konusunda inceleme çalışmanız varsa yayınlarsanız sevinirim. Soyumuzun geçmişini sözlü aktarımdan yazılı hale getirme yolunda başarılar dilerim.